nazlitoac.blogspot.com

17 Aralık 2021 Cuma

Trabzon'da Kısa Bir Tur

Trabzon'da Kısa Bir Tur  

Efendim; Gürcistan gezi ekibimizle buluşma yerimiz olan Trabzon'a gelmişken, oraları az da olsa gezip görmeden Gürcistan'a geçmek istemedim. 

Karadeniz sahili ile Zigana Dağları arasında yer alan Trabzon, denize dikey uzanan dağlık bir araziye sahip. Mavi ile yeşili birleştiren doğası, kilisesi, manastırı, konak, kale, hayrat ve köprüleriyle hayran kaldığım Trabzon, her mevsim görülmeye değer bir ilimiz. Temmuz ayında gittiğimizde % 90'lara varan nemli havası beni oldukça rahatsız etse de yerli halkın hiç etkilenmediğini, mutlu-mesut ( cadde ve otoyollarda horon ve kolbastı oynayan gençleri gördüm.☺ ) görüntülerini izledikçe hiç şikayet etmeyeyim dedim kendi kendime. Haa bu arada kolbastı 1930 yılında Trabzon'un Faroz mahallesinde başlamış ve ülkemizde yayılmış. İlk zamanlar Farozlu balıkçıların kendi aralarında oynadıkları bir müzik oyunuymuş. 

Gözlemlediğim kadarıyla yamaçlara kurulmuş evlerin bahçelerinde en çok çay bitkisi ve fındık yetiştiriliyor. Şehrin merkezine vardığımızda ilk düşüncem sanki Arap ülkesine gelmişim gibi oldu. Yerli halktan çok Arap turist vardı desem sanırım abartmış olmam.

Uzungöl 

İlk durağımız ünlü Uzungöl...Hep görmek istediğim bu yere nasıl mı gittik...Hemen tarif edeyim. Trabzon merkezdeki Çömlekçi durağından kalkan, Çaykara Tur Bürosu'ndan 1 kişi 25 liraya ( 2021 ) bilet alarak dolmuşla gidebilirsiniz. Biz 2018 yılında gittiğimizde bilet 16 liraydı. Trabzon - Uzungöl arası 99 km. ve yolculuk indi-bindi derken yaklaşık 2 saat sürüyor. Gider gitmez mutlaka dönüş biletinizi almayı unutmayın. Zira koltuklar hemen doluyormuş. Gittiğimiz gün hava yağışlıydı ve 16 dereceyle epey serindi. Temmuz ayı böyleyse kış ayını düşünemiyorum bile. Mutlaka kalın giysiler yanınızda bulunsun.

" Özel Çevre Koruma Alanı " ilan edilen gölün çevresi yaklaşık 7.500 metre, boyu 1.000 metre, eni 500 metre ve derinliği de 15 metre civarındaymış. Çaykara İlçesi'ne 19 km. uzaklıkta bulunan Uzungöl, heyelan sonucu yamaçlardan düşen kayaların Haldizen Deresi'nin önünü kapatmasıyla oluşmuş. Ladin ormanlarıyla kaplı vadinin ortasında inci tanesi gibi duran gölün görsel şölen sunan görüntüsü muhteşemdi.

Bu kareyi seyir terasına çıkarken çektim. Bize dediler ki, seyir terasına çıkmanız en az 1 saat sürer. Ee zaman da kısıtlı, dönüş biletlerimizi de almışız, gidebildiğimiz kadar gideriz dedik ve seyir terasına 20 dakikada çıktık. Kimin bacaklarına göre dediler, anlamadık ki. ☺ Neyse, 13 dakikada da inince bol vaktimiz var diyerek gölün etrafını dolaştık. Sonunda da bir kafede kahvelerimizi içtik. Bu arada bir Türk kahvesi 10 lira ( 2018'de )...Burada da en çok lüks araçlı ( Kuveyt ve Suudi Arabistanlı ) turistleri görünce fiyatları boşuna şişirmemişler dedim. 

Sümela Manastırı 

Tam görememekle hayal kırıklığı yaşadığım Unesco Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'nde olan manastır...2018'de gittiğimde 3 yıldır bitmeyen restorasyonla ( kaya düşme riskine karşı ) kapalıydı. Dünyaca ünlü, görmeyi çok istediğim manastır Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere Vadisi sınırları içerisinde yer alıyor. 1150 rakımda, Karadağ'ın eteklerinde sarp kayalık üzerinde kurulmuş ve vadiden 300 metre yükseklikte bulunuyormuş.
Roma İmparatoru l. Theodosius'un döneminde 386 yılında inşa edilen manastırın en görkemli konuma ise Trabzon İmparatoru Alexius lll. Komnenos döneminde getirilmiş. Ayrıca 1349 yılında lll. Alexius'un taç giyme töreni de burada yapılmış.
Bir konuya değinmeden geçmeyeyim. Sadece manastıra gitmek isterseniz Çömlekçi durağından kalkan araçlar manastıra 16 km. yakınına götürüp getiriyorlar. 2018 yılında gittiğimizde 1 kişi 70 liraydı. Biz, sokaklarda büroları olan günübirlik turla 1 kişi 60 lirayla ( 2018 yılında ) manastır da dahil bir çok yeri gezdik. Hem zamandan hem de paranızdan olmamanız açısından belirtmek istedim. 
Kimbilir bir daha ne zaman kısmet olacak gidip görmem, keşke içine görebilseydim. Tee İstanbul'dan geliyorum, görmeden gidiyorum. Neyse, sağlık olsun diyeyim. 

Karadağ Şelalesi 

Şelale, Sümela Manastırı ile Ayavarvara Kilisesi'nin yol üzerinde yer alıyor. Sümela yoluna girdiğinizde karşınıza çıkacaktır. Gürül-gürül akan şelaleye geldiğinizde biraz mola verip dinlenebilirsiniz. 

Ayavarvara Kilisesi 

Sümela Manastırı'nın yamaçtaki patika yolunda, yaklaşık 500 metre kadar mesafede yer alan kilise, Sümela'nın gözetleme kulesi tarzında bir kiliseymiş. Bir kaya üzerinde şapel tarzında olan kilisenin bahçesi şirin mi şirin dedirtecek kadar güzel geldi bana. Bahçede çok ziyaretçi vardı. Kalabalıkken fotoğraf çekimi yapmak istemedim. 

Sümela Manastırı'na gelmişken Ayavarvara Kilisesi'ne mutlaka uğrayın. Yamaçtaki kiliseden görülen manzara, insanı kendinden geçirircesine muhteşemdi. Ayrıca Sümela Manastırı'nı buradan da fotoğraflayabilirsiniz.  

Karaca Mağarası 

Karaca Mağarası, Gümüşhane'ye 17 km. uzaklıktaki Torul İlçesi'ne bağlı Cebeli Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. 1550 metre rakımlı mağaranın toplam alanı 1500 metre ve uzunluğu 100 metreymiş.
 Eşine az rastlanır muazzam güzellikteki mağaraya adımınızı ilk attığınızda büyülenmeye başlarsınız. Mağarada ilerledikçe keşfetmenin verdiği duygu heyecana dönecektir.
Renkli damlataş şekilleri, sarkıtları, dikitleri, sütunları, traverten basamak ve havuzları ile Karaca Mağarası'nı fırsat bulursanız mutlaka görün derim. 

Mağaraya geldiniz. Uzuuun yıllar boyunca nakış misali oluşmuş şekillere şahit oldunuz. Kendinizi hayal dünyasında buldunuz. Mağara çıkışında bu manzara sizi bekler. Kafesinde oturup tatlı-tatlı esen, şarkı mırıldayan rüzgarın sesini dinleyerek çayınızı yudumlayabilirsiniz. Sadece siz ve sessizliğin sesi...Sanırım doğanın mucizevi gücü bu olsa gerek.😊

Vee canım ülkemin çalışkan, üretken kadınları...El emeği, göz nuru ürünleri satışa sunmuşlar. Sol üst köşede gördüğünüz yapıdan da mağaraya giriliyor.

Sırada Zigana Dağı var. Burada öğle yemeğimizi yedik. Tavsiyem, köfte ve kuzu pirzola yemeniz. O bildiğimiz lokanta köftesi olan var ya, hani şişkin, lastik gibi olan, işte onun gibi değil. Bildiğimiz ev köftesi desem, inanır mısınız bana, bilemiyorum. Haa, pirzola da kemiksiz ve tabak dolusu geldi önümüze. Fiyatlar da gayet uygundu. Ayran ve çay ikram. Off ekmek de öyle güzeldi ki, anlatılmaz yenir derim. Bu kareyi de restoranın az yokuşunda çektim. Tam bir köy havasında olan bungalov evlerde de kalabilirsiniz. Havası tertemiz, yeşilin her tonu hakim bu doğa harikası yerde kim kalmak istemez ki.

Torul İlçesi - Gümüşhane 

Hani bazı sosyal medya paylaşımlarda diyorlar ya " Burası Avrupa'da olsaydı beğenirdiniz. Ama burası Türkiye'de. " Evet, burası Gümüşhane'ye 15 dakika, Trabzon ve Giresun'a 1 saat uzaklıktaki yaklaşık 950-1000 metre rakımlı doğa harikası Torul İlçesi. 240 metre yükseklikteki seyir terasından çektim bu kareyi. Karşıda gördüğünüz dağlar Zigana ve Sarıç Dağları...İlçe, Harşit Çayı etrafında kurulmuş. Resmin sol tarafında ise Türk bayraklı Torul Kalesi'ni görebilirsiniz.

Hamsiköy

Son durak Hamsiköy...Trabzon ilinin Maçka ilçesine bağlı Hamsiköy, denizden yaklaşık 1300 metre yukarıdaymış. Ellerimi uzatsam bulutlara dokunabilir miyim acaba demeden de edemiyorum. 
Asıl adı Hamseköy, Arapça 5 köy yani 5 adet köye topluca verilen isimmiş. Hava epey serindi ve hiç nem yoktu. 

Zigana Dağı'nın kuzey eteğinde bulunan Hamsiköy'den, Hamsiköy Vadisi'ne bakış...Tee vadi içindeki görünen köy ise Çıralı...
Uzun yıllar önce Çin ve Hindistan'dan Avrupa'ya giden İpek Yolu'nun güzergahı üzerinde bulunan Hamsiköy, vadi boyunca akan sularıyla, sisle kaplı dağlarıyla masallardan çıkmış fantastik bir köy. Keşke biraz daha kalabilseydim, ne iyi olurdu. Umarım yolum o tarafa bir daha düşer.

Hamsiköy Sütlacı 

Hamsiköy'e gideceğiz de, sütlacını yemeden dönülür mü hiç, dönülmez dedik ve o meşhur sütlacın tadına baktık. Kırlarında otlayan ineklerin sütünden yapılan bol fındıklı sütlaç, gerçekten de çok lezzetliydi. Uğrarsanız, Niyazi ustanın büyük teraslı, muhteşem manzaraya karşı restoranında sütlacınızı afiyetle yemenizi tavsiye ediyorum.  
Bu arada, Zigana Dağı'nda kızıma aldığım şalı, üşüdüğüm için omuzlarıma sardım. Yemek yediğimiz restoranın hemen yanında bulunan hediyelik eşya satan mağazadan almıştım. Kızım hala kullanır. ☺ 

Hamsiköy'de gidiş saatimizi beklerken şööyle bir turlayayım dedim ve bu kareyi çekiverdim. Neredeyse akşam olacak ama çalışkan kadınlarımız hiç boş durur mu...Evinin önündeki kurumuş otları temizliyor. Sormadım ama eminim bu kurumuş otlar bir şekilde değerlenecek. Yokuş aşağı duruşundan anlayabilirsiniz. Evler genellikle bu şekilde, dağların yamaçlarındaydı. Dağlık olan Karadeniz Bölgesi'nin doğasına hayran kalmamak mümkün değil. Canlı gözlerle görmek bambaşkaymış. ☺

Bir sonraki gezimde görüşmek üzere, doğa ve sevgiyle kalın. 

30 Kasım 2021 Salı

Amasya Gezi Notlarım

Şehzadeler Şehri AMASYA 

Efendim; Amasya gezimin fotoğraf ve yorumlarına geçmeden önce tarihinden kısaca bahsetmek istiyorum. 

Karadeniz Bölgesi'nde olsa da İç Anadolu'ya daha yakın olan Amasya'nın ilk adı Hitit kaynaklarına göre " Hakmiş " , Mitridates Krallığı Dönemi'ndeki adı ise " Amasseia " imiş.

Amasya'da doğan dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon'a göre de kenti ilk kez Amazon kraliçesi Amasis kurmuş. Amasis şehre " Amasis Şehri " anlamına gelen " Amaseia " adını vermiş.

Milli Mücadele'nin temellerinin atıldığı Kurtuluş Savaşı'nın ilk önemli adımını teşkil eden Amasya Genelgesi'nin 22 Haziran 1919'da okunduğu şehir, 7000 yılın üzerindeki tarihi boyunca sanatkarlar, şairler ve bilim insanları yetiştirmiş.

Anadolu'nun en eski yerleşimlerinden biri olan Amasya'da nereyi kazarsanız kazıyın her taşın altından tarih çıkacak kadar muazzam bir kent.

Amasya'nın nesi ünlü diye soranlara, hep elması denmiştir. Bir tarafı yeşil, bir tarafı kırmızı olan misket elmalara, boğazın esintisi ayrı bir tat veriyormuş. Her yıl haziran ayında kiraz festivali de yapılıyormuş.  

Osmanlı şehzadelerinin eğitim gördüğü şehre gelirseniz köprülerin altında akan Yeşilırmak kıyısı boyunca sıralanan tarihi konakları ve şehzade heykellerin arasında tertemiz havayı ciğerlerinize çekerek keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz.

1- Borabay Gölü 

Borabay Gölü - Boraboy - Taşova

Doğal bir set gölü olan Borabay Gölü, küçük bir akarsuyun etraftan gelen yıkıntılarla tıkanması sonucu oluşmuş. Bakanlar Kurulu'nca Turizm Merkezi olarak ilan edilen gölün uzunluğu 900 metre, genişliği 300 metre ve derinliği de 25 metreymiş.
Ağaçların gölgesi suya yansıdığından " Aynalı Göl " de diyorlarmış buraya. Tabanından kaynayan ve derelerden akan suyla beslenen gölde avlanmak yasakmış. 

Tüm ihtiyacınızın karşılanacağı şekilde dizayn edilmiş belediyeye ait eski ve yeni bungalov evler de var göl kenarında. Ya da çadır için ayrılmış alanlarda kamp da yapabilirsiniz.
Burada kalmaya ya da günübirlik gelmeyi isterseniz aç kalmazsınız. Belediyenin açmış olduğu göl kenarındaki kafeteryasında çay-kahve içip yemek yiyebilirsiniz. Fiyatları gayet uygun. Biz 2019 yılında gittiğimizde çay 2 lira, Türk kahvesi 7 liraydı. Ayrıca 5 km. ötede bulunan Boraboy Köyü'ndeki marketlerden alışveriş de yapabilirsiniz.  

Gölün etrafını yürümeniz en fazla yarım saatinizi alır. Kaliteli oksijeni ve görsel şölen sunan burayı tarif etmem sanırım çok zor. Ama hayal etmek ise sınırsız. Bungalov evde kalıp, hergün doğal ormanda yürüyüşe çıkmayı kim istemez... İnsan ömrüne ömür katar, öyle değil mi...

İnsanın içini huzurla dolduran göle gelirseniz kuş cıvıltıları eşliğinde piknik yapabilir, atmosferi büyüleyici manzara karşısında banklarda oturup tüm stresinizi atabilirsiniz.

Vadi içindeki 1050 rakımlı gölü çevreleyen kayın, sedir, kestane ve sarıçam ağaçları altında bir alçalıp bir yükselerek toprak patika yolda yürüdüğünüzde değişik açılardan fotoğraf çekebilirsiniz.

2 - Mustafa Bey Hamamı 

Mustafa Bey Hamamı 
   
Geldik Amasya şehir merkezine. Şehrin merkezinde bulunan hamam, Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmış. Kubbeli ve kare planlı hamamın yapımında moloz taş ve tuğla kullanılmış. 

3 - Sabuncuoğlu Şerefeddin Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi 

Sabuncuoğlu Şerefeddin Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi - Bimarhane ( Darüşşifa )

İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytu ve eşi Uduz Hatun adına Anber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yıllarında yaptırılmış.

İlhanlı döneminden günümüze ulaşan tek eser olma özelliği bulunan Bimarhane, Anadolu'da müzik ve su sesiyle tedavi yapılan ilk hastane olarak biliniyor.

Müzede, tedavilerde kullanılan bitkilerden cerrahi aletlere, tedavi yöntemlerinde kullanılan müzik aletlerden balmumu heykellerle hastaların iyileştirilmeye çalışıldığı canlandırmalara kadar bir çok eser görebilirsiniz.

O güne kadar bir çok tarihsel yapı gördüm ama bu eserin etkileyicisine ilk kez şahit oldum. Özellikle yapının ön cephesi sanatsal bakımından muazzam güzellikteydi. Fotoğrafı büyütüp bakarsanız kapı kilit taşında diz çökmüş insan kabartması ve ters dönmüş sütun başlıkları ile kesme taşlardan örülmüş silindir şeklindeki dayanaklar, geçmişten gelen en güzel eserlerin başında geliyor bence. 

Sabuncuoğlu Şerefeddin Büstü ( 1386 - 1470 )

Fatih Sultan Mehmet döneminin en ünlü hekim ve cerrahlarından biri olan Sabuncuoğlu Şerefeddin, 14 yıl boyunca Bimarhane'de çalışmış. En önemli özelliklerinden biri değişik deneyleri çeşitli hayvanlar üzerinde yaparak bilimsel sonuçlar elde etmesiymiş. Aynı zamanda ilk Türkçe cerrahi eserin de sahibiymiş.

Bazı deneyleri kendi üzerinde de denemiş. Örneğin, o yıllarda bölgede yılan zehirlenmeleri oldukça fazlaymış. Bir panzehirin etkisini denemek için önce o panzehiri içmiş, ardından bir parmağını yılana ısırtmış. Ne parmağı şişmiş ne de vücudunda bir değişiklik olmuş. İnanın, hem hayran oldum hem de cesaretine şaşıp kaldım. 

Bimarhane'ye gelirseniz çeşitli bitkilerin olduğu küçük ve şirin bahçe içinde ünlü hekimin bu büstüyle karşılaşırsınız. Ben beğendim, bahçeye de yakışmış. 

4 - Amasya Yalı Boyu Evleri 

Amasya Yalı Boyu Evleri

Yeşilırmak kenarında, Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini taşıyan evler, tarihi sur duvarları üzerine bitişik, bodrum üzeri ya tek kat ya da iki katlı olarak inşa edilmiş. 

Amasya'nın tarihsel yolculuğuna yakışır şekilde görünümü muhteşem olan evlere ve Harşena Dağı'na karşı Şehzadeler Yolu'nda yürüyüp banklarda ya da kafelerinde dinlenebilirsiniz.

5 - Hükümet Köprüsü 

Hükümet Köprüsü ( Helkıs Köprüsü ) 

Osmanlı zamanlarında bir kaç kez onarılarak kullanılan köprü, Roma Dönemi'nde ilk yapıldığında ahşaptanmış. İç Kale'nin Helkıs Kapısı'na yakınlığından dolayı bu isimle de anılıyormuş. Bir ucunda saat kulesinin yer aldığı köprü, 1938 yılında yıktırılıp, 1940'da bu kez betondan yapılmış.

6 - Hükümet Konağı 
 
Hükümet Konağı

Amasya'nın merkezinde yer alan kamu binasının arşivlerine göre ilk belge 1848 yılına aitmiş. Belgeye göre harap durumdaki hükümet konağının mevcut olduğu belirtilmiş. Fakat ne zaman yıkıldığına dair bir bilgi bulunmamış. Yeni bir konak inşasına ait diğer belge ise Mutasarrıf Ziya Paşa dönemindeki 1864 tarihliymiş. Ahşap malzemeyle inşa edilen konak, 1946 yılındaki yangında tamamen harabaye dönmüş. Bunun üzerine daha büyük olan şimdiki konak inşa edilmiş. 

Bodrum üzeri iki katlı ve uzun dikdörtgen planlı konağın cephesinin tamamında kesme taş malzemeleri kullanılmış. Konak, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararıyla koruma altına alınmış.

Mustafa Kemal Paşa'nın 12 Haziran 1919'da bağımsızlık meşalesini yakmak için Amasya'ya geldiği günün akşamında, Hükümet Konağı'nda Amasyalılar'a hitaben bir konuşma yapmıştır. 

7 - Amasya Saat Kulesi 

Amasya Saat Kulesi 

Şehrin merkezinde, Hükümet Köprüsü'nün başında bulunan saat kulesi, ilk kez 1865 yılında Amasya Valisi Ziya Paşa tarafından yaptırılmış. Zamanla hasar gördüğü için yıktırılıp yeniden inşa edilmiş.  

Yeşilırmak kenarında hoş bir görüntüsü olan kulenin orjinali keşke günümüze kadar kalabilseydi.

8 - Şehzadeler Müzesi 

Şehzadeler Müzesi 

Alçak Köprü'nün ayağında yer alan bina, 1800'lü yıllarda Yalıboyu'nun eski sur duvarları üzerine iki katlı ahşap olarak inşa edilmiş. 1986 yılında yıktırıp, 2007 yılında Amasya Valiliği tarafından aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. 2008'den beri de müze olarak kullanılıyormuş. 

9 - Hazeranlar Konağı ve Etnografya Müzesi 

Hazeranlar Konağı ve Etnografya Müzesi  

Geleneksel Osmanlı mimarisine en güzel örneklerinden diyebileceğim konak, bana göre yalı evlerin içinde en dikkat çekici olanıydı.

1865 yılında Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa'nın defterdarı Hasan Talat Efendi tarafından, sur duvarları üzerine ahşap kalaslarla bindirme tekniğiyle yapılmış. 

Uzun yıllar Hazeran Hanım'ın yaşamasından dolayı " Hazeranlar "  adını almış. 1984 yılında etnografik eserlerin sergilendiği bir müze-ev olarak da ziyarete açılmış. 

10 - Alçak Köprü 

Alçak Köprü

Roma Dönemi'nde, Amasya Kalesi'nden karşı mahallelere geçişi sağlansın diye yapılan köprü, nehir yatağının yükselmesi sonucu kemerleri aşağıda kaldığından, Amasya Valisi Ziya Paşa, 1865 yılında köprü kemerleri üzerine ayaklar inşa etmiş. Bu köprü de uzun ömürlü olmayınca 1881'deki taşkında yine yıkılmış. Mutasarrıf Atıf Bey, kullanılmayan bir kilisenin taşlarından, eski kemerlerin üzerine ahşap köprüden daha sağlamını yaptırmış ve günümüze kadar gelmiş. 

11 - Hatuniye Külliyesi 

Hatuniye Külliyesi 

Şehrin merkezinde ve Yeşilırmak'ın kıyısında Kral Kaya Mezarları'yla hoş bir görüntüsü olan külliye, cami, hamam ve sübyan mektebinden oluşuyor. 

1510 yılında Sultan ll. Bayezid'in eşi ve Şehzade Ahmet'in annesi Bülbül Hatun tarafından moloz taştan inşa edilmiş. 

Kare planlı, fenerli bir kubbe ile örtülü Yıldız Hamam ( soldaki yapı ); Çukur Hamam ya da Hatuniye Hamamı olarak da biliniyormuş. 

12 - Magdinus Köprüsü 

Magdinus Köprüsü  

Güneşin altında parıldayan şehrin köprüsünün, halk arasında Madenüs ve Maydonoz diye isimleri de varmış. İlk hali ahşaptanmış. Bir çok sellerden zarar görmüş ve 1968 yılındaki taşkında yıkılmış. Beton ayaklı ve demir gövdeli köprü, 2011 yılında restorasyonu yeniden yapılmış. 

Maydonoz ismi niye konmuş diye soracak olursanız, yıllar önce yıkılmak üzere olan köprünün onarımı için, maydanoz satan Fatma Hanım bağışta bulunmuş. Halk arasında ismi Maydonoz olmuş. 

13 - Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları 

Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları 

Helenistik Dönem'de, M.Ö. 302'den M.Ö. 26'ya kadar Amasya'yı başkent olarak kullanan Pontus Kralları için Harşena Dağı eteklerine kalker kayalara oyularak yapılmış mezarlardır. 
Şehre hakim konumda olan Kral Kaya Mezarları, Unesco tarafından 2015 yılında Dünya Miras Geçici Listesi'ne alınmış. 

Yeşilırmak boyunca irili-ufaklı 21 adet mezar biliniyormuş ama bunlardan bir kaçı günümüze kadar gelebilmiş. Yeşilırmak'tan yaklaşık 100 metre kadar yükseklikteki tepede yer alan mezarlar, bazı dönemlerde hapishane olarak kullanılmış. 1075'de Amasya'yı fetheden Melik Ahmed Danişmend Gazi, mezarların içindeki gömüleri kaldırtmış. 

Burası Kral Kaya Mezarları'nın duvarlarından biri...Bu kareyi paylaşıp paylaşmamayı epey düşündüm durdum. Bir tek bu duvar böyle tahribata uğramamış ki, diğer duvarlarda da vardı yazılar. Nasıl bir zihniyet, nasıl bir düşüncesizlik, yazıklar olsun. Git, evinin duvarına yaz, ne yazacaksan. 

Kral Kaya Mezarları'na, fazla dik olmayan ahşap merdiven ve kayalara oyularak yapılmış yolla çıkılıyor. 2019 yılında gittiğimizde giriş ücreti olarak 5 lira vermiştik. Çıkarken ve inerken dikkatli olmanızda fayda var. Zira merdivenlerin bir kaç yerinde gördüğüm kırık basamaklarda ayağınızı burkabilirsiniz.

Kaya mezarlarının olduğu yerdeyken yüzünüzü sağa döndüğünüzde manzaranız bu olacaktır. Bir yanda Yeşilırmak, bir yanda eski ve yeni yapılar, bir yanda tren yolu ve yeşil alan...Görüntüsünün insana melankolik bir his bırakmasıyla gördüğüm en güzel şehir manzaralarından biri...Amasya'yı tepeden görmek istiyorsanız kesinlikle anıt mezarlara çıkın derim. 

Amasya'nın fethedilmesi hep zor oluyormuş. Şehre giriş sadece Yeşilırmak'ın iki boğazının kenarında olduğundan, ırmak tarafı kapatılınca şehir neredeyse ulaşılmaz olurmuş. O nedenle Osmanlı şehzadeleri burada yetişmiş. 

Üç Kral Kaya Mezarları'nın olduğu yerde çektim bu kareyi. Kızlar Sarayı ören yerinin üzerinde bulunan Osmanlı hamamıyla dağların arasında nazlı-nazlı akan Yeşilırmak ile bütünleşen şehir, insana hayranlık uyandırıyor.

14 - Gümüşlü Camii 

Gümüşlü Camii

Yavuz Selim Meydanı'nda yükselen cami, İlhanlılar Dönemi'nde Gümüşlüzade Taceddin Mahmut Çelebi tarafından 1326 yılında yaptırılmış. Geçirdiği depremler sonrası bir kaç kez onarımı yapılan cami, kare planlı, kesme taştan ve ahşap çatısıyla dikkat çekici bir görünüme sahip. 

15 - Bedesten Kapalı Çarşı ve Burmalı Minare Camii 

Bedesten Kapalı Çarşı ( öndeki ) ve Burmalı Minare Camii ( arkadaki ) 

Amasya Bedesteni, ll. Bayezid'in kapı ağalarından Hüseyin Ağa tarafından 1483 yılında, vakıflarına gelir sağlamak amacıyla inşa edilmiş. Yıllar içinde harap olan ve sadece beden duvarları sağlam kalan bedesten, 1971 yılında yapılan restorasyonla günümüze kadar gelmiş. 

Bana göre en ilginç minarelerden biri diyebileceğim Burmalı Minare Camii ise 1242 yılında Selçuklular tarafından yapılmış. 1730 yılında ise Hacı Ahmet Efendi tarafından güçlü taşlarla yeniden yapılmış. Dönerek minarenin etrafını dolanan yivlerin oluşturduğu yapıya Burmalı Minare Camii denmiş. 

Alçak Köprü geçişimizde çektim bu kareyi. Gelinle damat burada çekim yapıyorlardı. Fotoğraf için stüdyolara gitmeye gerek yok ki. Gel köprülerden birine, en güzel manzaraya dön, fotoğrafın olsun. Dayanamayıp bir poz da ben yakaladım. 😊

16 - Amasya ll. Bayezid Camii 

Amasya ll. Bayezid Camii

Sultan ll. Bayezid adına 1485-1486 yılları arasında, Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından cami, medrese, türbe, şadırvan, imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye olarak yapılmış. Kule şeklinde ve yivli olmak üzere iki minareli camiye, revakları örten kubbelerin içindeki kalem işi süslemeleri ayrı bir güzellik katmış. Mermer sütun ve başlıkları, estetik olarak bakıldığında kubbeyle mükemmel uyum sağlamış.

Mermerden yapılma cümle kapısı, gördüğüm en tarifsiz kapılardan biri...Kapı üstündeki çini yazısıyla ahşap kapıdaki ağaç ve taş işçiliği türünün muazzam örneklerinden...

Camiye gelirseniz hemen girmeyin içeriye. Kapıda durup başınızı kaldırın ve bir an gözlerinizi kapayın. Açtığınızda büyüleyici bir şekilde gizlenmiş baykuş silüetini göreceksiniz. Klasik dönemin motifleriyle bezenmiş caminin taş işçiliğine, inanın hayran kaldım. 

Camiye girdiğimde ilk gözüme çarpan sadeliği oldu. Kapı ve pencere sanat işçiliğine önem verilmişse de iç mekanda sadelik ön plana çıkarılmış. Mermerden yapılma mihrap, minber ve taç kapısıyla kalem işi süslemelerin sadeliği birbirine muazzam uyumlu göründü bana. 

Yaklaşık 6 yüzyıldır külliyeye bekçilik yapan anıtsal çınar ağacı...
Külliyenin inşa edildiği yıllarda cami avlusuna dikilen iki çınar ağacı, birtakım yıldırımlar sonucu oyuklar oluşmasına ve deprem, sel gibi olumsuz doğa olaylarına rağmen zamana meydan okurcasına ayakta dimdik durmaya çalışmış. Amasya'nın simgesi tarihi mekanların yanında ben de varım dercesine toprağa sımsıkı sarılan çınarlar görülmeye değer. 

17 - Amasya Arkeoloji Müzesi 

Amasya Arkeoloji Müzesi 

1925'de kurulan müze, Geç Neolitik, Erken Kalkolitik Çağ'dan Tunç Çağı, Hitit, Urartu, Frig, İskit, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklular ve Osmanlı Dönemleri'ne ait 13 ayrı medeniyetin yaklaşık 24.000 eser bir arada sergileniyor.

Müzeye giderseniz öyle üstünkörü bakılarak geçilecek bir yer değil. En az 2 ya da 2,5 saatinizi buraya ayırarak dönemsel eserleri incelemenizi tavsiye ediyorum. 14. yüzyıldan kalma mumyalar, sikkeler, mühürler, el yazmaları, seramik, cam, ziynet, silahlar, heykeller, pişmiş topraktan kaplar gibi eserlerin yanında altın sırma işlemeli kıyafetler ve Hitit Dönemi'ne ait tanrı heykelciği görebilirsiniz.

Müzede en merakla görmeyi istediğim bölüm, mumyalar salonuydu. Mumya görmek için tee Mısır'a gitmeye gerek yok. Dünyada iç organları çıkartılmadan mumyalanan ilk Türk ve Müslüman olan 8 mumya, müze içerisinde özel cam bölmelerde sergileniyor. 

1350 yıllarda, Amasya Valisi İzzettin Pervane'nin isyan edip bağımsızlığını ilan edeceği bilgisini alan İlhanlı Hükümdarı Sultan Mahmud Gazan Han, Vali Pervane ve ailesinin öldürülmesini emrediyor. Bunun üzerine vali, cariyesi ve 4 çocuğu Amasya Kalesi'nde  idam ediliyor. Amasya halkı valiyi çok sevdiğinden cenazeleri mumyalayarak saklıyor.
 Saklanan diğer iki mumya ise 1320'de ölen Anadolu Nazırı İşbuğa Nuyin ve 1297'de ölen Şehzade Cumudar'a aitmiş. 

Müzedeki mumyalar salonuna gelirseniz açıklayıcı bilgilerin olduğu panoları okumadan dönmeyin. Hele ki çocukların gözleri yarı açık oluşu ve ayak kasılması gibi ölüm anında vücutlarının aldığı şekli okuyunca eminim çok etkileneceksiniz. 

Uzmanların incelediğine göre çocuk olan bu mumya ya boğularak ya da asılarak öldürülmüş. Yüzüne bakınca masumiyeti ve yaşama doymamış ifadesini görmemek mümkün değil. Yüreğim parçalanarak baktım. 

Amasya Müzesi'nin Bahçesi  

Bahçe, 14. yüzyıldan kalma mumyaların çıktığı Selçuklu Sultanı l. Mesud'a ait türbeyle birlikte Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, İlhanlı, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri'nden kalan lahitler, sütun ve sütun başlıkları, sandukalar ve mezar stelleriyle açık hava müzesine dönüştürülmüş.

18 - Ferhat ile Şirin Bendi 

Ferhat ile Şirin Bendi 

Amasya'ya gelip de Ferhat ile Şirin Bendi'ni görmeden dönülmez dedik ve meşhur ölümsüz aşk hikayesinin geçtiği Amasya şehir merkezine bir kaç km. uzaklıktaki karayolu üzerinde sizi selamlayan Ferhat ile Şirin heykellerinin olduğu yere geldik. 

Kaya kütlesinin alt tarafında bulunan Ferhat Su Kanalı denilen yerde, yaklaşık 150 metre kadar kanal boyunca tek sıra halinde boş-boş yürünüp geri dönülüyor. Bir de epey kalabalık olduğunu düşünün, biri durunca ( özçekim yapanlar ) geride olan herkes durmuş oluyor.

Buraya gelirseniz bendin sol tarafında kafeler, müze, hediyelik eşya satan dükkan ve Amasya Saat Kulesi'nin bir örneği bulunan bakımlı, büyükçe bir bahçe göreceksiniz. Kafesinde elma çayı içmenizi tavsiye ediyorum. Biz 2019 yılında gittiğimizde bir fincan elma çayı 10 liraydı. Kurutulmuş Amasya Elması'yla şekerin harmanlanmış haliyle yapıyorlar çayı. Bu yüzden çayınız şekerli olacaktır.

19 - Amasya Bakla Dolması 

Bakla Dolması 

Amasya'nın en ünlü yemeklerinden bakla dolmasının kesinlikle tadına bakmanızı tavsiye ediyorum. Asma yaprağı içine kuru bakla, yarma, yeşil mercimek, soğan, biber, domates, salça, maydanoz, dereotu ve baharat koyup sarılan dolmalar gerçekten de çok lezzetliydi. Bu karedeki yarım porsiyonu ( 2019 yılında) 10 lira olan dolmalara doymayıp tekrar istediğinizde, önceden tabaklara hazırlanmış porsiyonları hemen servis ediyorlar. 

20 - Amasya Keşkeği 

Keşkek

Buğday, nohut, koyun kuyruğu ve çemenden yapılan keşkek, damak zevkinize uyar mı bilemem ama yine de tadına bakın derim. Nohut ve buğday gayet güzel pişmişti. Bu gördüğünüz yarım porsiyonu ( 2019 yılında) 10 lira...

21 - The Apple Palace Oteli

Gezip görülmeye değer yerlerin bir çoğu şehrin merkezinde olduğundan dolayı Amasya'yı gezmeniz en fazla 2 gününüzü alır. 
Harşena Dağı'na karşı konumda bulunan kaldığımız The Apple Palace Oteli'ni sizlere tavsiye edebilirim. Odalar gayet temiz ve genişti. Biz grup olarak aylar öncesinden rezervasyon yaptığımızdan ve mevsim olarak sezon sonu olduğu için epey ucuza kaldık. 

Otelin bahçesinde sabah erkenden çektim bu kareyi. Gece, ışıldayan şehrin fotoğrafını çekmiştim ama puslu çıkmıştı kareler. Kalenin ve Kaya Mezarları'nın masalımsı ışık düzenlemesini çok beğendim. Vadi içindeki şehrin panoramik görüntüsüyle gece-gündüz ayrı güzellikteki Amasya'yı fırsatınız olursa mutlaka görün. 

Amasya'da gezip gördüğüm yerleri elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Göremediğim yerler de oldu tabii. Mesela programda olduğu halde zaman kalmadığı için Amasya Kalesi'ne çıkamadık. Aynalı Mağara ve Yedi Kuğular Kuş Cenneti'ni de görmeyi isterdim. Neyse, bunları aklımın bir köşesine not ettim. Umarım ve istiyorum ki bir daha gideyim Amasya'ya.
Bir sonraki gezimde görüşmek üzere, doğa ve sevgiyle kalın. 😊