nazlitoac.blogspot.com

25 Ekim 2022 Salı

1939 YAZI-Werner Biermann-Kitap

 1939 YAZI-Werner Biermann 

Tam 83 yıl önce Danzig'de sabaha karşı 4:45'de savaşın ilk kurşunları atılıyor. İnsanlık tarihindeki en ölümcül savaş, 6 yıl 1 gün sürüyor. Soykırımdan, açlıktan, hastalıktan, katliamdan 70 ila 85 milyon ( ne yazık ki tam rakam bilinmiyor ) insan ölüyor. Dünya yangın yerine dönmeden önce yazar Werner Biermann, bu kitapla elinizden tutup adım-adım savaşa götürüyor sizi. Gün-gün hatta saat-saat işlenen stratejik oyunları, politik çıkarları, kışkırtmaları, ikiyüzlülüğü belgesel tadında anlatan bu kitapta, bilim insanların, yazarların, sanatçıların mücadelelerine de şahit oluyorsunuz. İkinci Dünya Savaşı hakkında o kadar makale okudum ama bu kitaptaki ayrıntılı bilgiler ilk kez çıktı karşıma. Ayrıca yazarın şimdiki zaman ekiyle kurduğu cümlelerle savaşı yanıbaşınızda ve bugün olmuş gibi anlatması, üzerinizde ki etkiyi daha da arttırıyor. Farkındayım, okumayı sevmeyen fazlasıyla var ülkemizde. Fakat bu kitap kesinlikle okunmalı diye düşünüyorum.
1939 YAZI-Werner Biermann-Kitap Yorumu 

Tam 83 yıl önce Danzig'de sabaha karşı 4:45'de savaşın ilk kurşunları atılıyor. İnsanlık tarihindeki en ölümcül savaş, 6 yıl 1 gün sürüyor. Soykırımdan, açlıktan, hastalıktan, katliamdan 70 ila 85 milyon ( ne yazık ki tam rakam bilinmiyor ) insan ölüyor. 

Dünya yangın yerine dönmeden önce yazar Werner Biermann, bu kitapla elinizden tutup adım-adım savaşa götürüyor sizi. Gün-gün hatta saat-saat işlenen stratejik oyunları, politik çıkarları, kışkırtmaları, ikiyüzlülüğü belgesel tadında anlatan bu kitapta; bilim insanların, yazarların, sanatçıların mücadelelerine de şahit oluyorsunuz. 

İkinci Dünya Savaşı hakkında o kadar makale okudum ama bu kitaptaki ayrıntılı bilgiler ilk kez çıktı karşıma. Ayrıca yazarın şimdiki zaman ekiyle kurduğu cümlelerle savaşı yanıbaşınızda ve bugün olmuş gibi anlatması, üzerinizde ki etkiyi daha da arttırıyor. Farkındayım, okumayı sevmeyen fazlasıyla var ülkemizde. Fakat bu kitap kesinlikle okunmalı diye düşünüyorum. 



23 Ekim 2022 Pazar

Atatürk Müzesi-Şişli-İSTANBUL

 Atatürk Müzesi 

Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan beş katlı bu evi, Milli Mücadele öncesi Aralık 1918'de Mustafa Kemal Paşa kiralamış, 16 Mayıs 1919'a kadar annesi, kız kardeşi ve yaveri ile burada yaşamış.

Eski İzmir Valisi ve milletvekili Tahsin Uzer Bey'in eşi Hatice Mediha Hanım 1924'de evi satın almış ve bir yıl sonra da dış cephesine törenle " Gazi Mustafa Kemal Paşa Vatanın kurtuluşunu 1335 ( 1919 ) senesinde bu evde hazırladı. " yazılı hatıra levhası konulmuş.

15 Haziran 1942'de Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından " Atatürk İnkılabı Müzesi " adı ile ziyarete açılmış.

Milli mücadele bakımından önemli anıları barındıran müzede çektiğim bir kaç kare fotoğrafım...

Atatürk Müzesi 

Art Nouveau ( Zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımı ) üslubu ile tasarlanan bina, 1908 yılında Osep Kasapyan tarafından yaptırılmış. Yıllar içinde eskiyen binanın önceleri pembe olan dış cephe rengi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2014-2015 yıllarında yapılan restorasyonda sarı olarak değiştirilmiş. 

İbrahim Çallı'nın 1937 yılında yaptığı yağlı boya Atatürk Portresi...

Ressam Vittorio Pisani'nin Yunanlılar'ın İzmir'e çıkışı ile ilgili 10 adet suluboya  " Kurtuluş Savaşı Tabloları"...

Gazi Mustafa Kemal'in çeşitli zamanlarda aldığı madalyaları...

Ata'nın tabancası, el bombaları, mermi levhası ve meşin bardak muhafazası.. 

1919 İstanbul'u ve Atatürk'ün Kurtuluşu Planlaması Odası...

Balmumu heykeli kim yapmış diye bakındım ama ismini bulamadım. O kadar canlıydı ki heykel, Atatürk bir an ayağa kalkacak sandım. Odanın kapısına bakacak şekilde tasarlanmış olması etkiyi daha da arttırıyor. Açık duran kapıya geldiğinizde hemen karşınızda görüyorsunuz.

Müzede, katlar arası merdivenler...

Müze, elbette bu kadarla sınırlı değil. Atatürk'ün kıyafetleri, sivil yaşamına ait fotoğrafları, el yazısı ile belgeler, kişisel eşyaları, üniformaları, çeşitli sanatçılara ait tablolar, Atatürk'ün yaveri Cevat Abbas'ın da aynı dönemde ikametgahı olması nedeniyle ona ait kişisel eşyaları gibi koleksiyonda yer alan bir çok eseri müzede görebilirsiniz. 

Müzeye giriş ücretsiz olup pazartesi hariç 9.00 - 17.00 saatleri arasında hergün ziyaret edebilirsiniz. 






9 Ekim 2022 Pazar

" Beyaz Atlar Ülkesi " Kapadokya

 " Beyaz Atlar Ülkesi " Kapadokya 

60 milyon yıllık bir birikimi olan, rengarenk toprakları ve peribacalarını barındıran muazzam bir bölgedir Kapadokya. 

2018 yılında gittiğim Kapadokya, Nevşehir'de olduğu sanılsa da, aslında Nevşehir ile birlikte Kayseri, Kırşehir, Aksaray ve Niğde illerini de kapsayan alana yayılmış.

Kapadokya, 100'ü aşan yeraltı şehirleri ve tarihiyle yerli ve yabancı turistin ilgisini her daim çeken bir bölge.

Gez-gez bitmez dedirten bu bölgeyi, elimden geldiğince aklımda kalan bilgilerimi ve biraz da araştırma yaparak anlatmaya çalıştım. 

Tuz Gölü 

İlk durağımız Tuz Gölü...Arkadaşlarımızdan biri uğrayalım demeseydi, es geçecektik. İyi ki demiş. Konya, Ankara ve Aksaray il sınırları içerisinde yer alan göl, dünyanın en tuzlu ikinci gölüymüş. 

Selime Katedrali ve Manastırı 

Yolculuğumuzun sonunda geldik Kapadokya gezimizin ilk durağına.

Ihlara Vadisi'nin bitiş noktasında bulunan katedral ve manastır, Kapadokya'da görülmesi gereken en önemli tarihi yerlerinden biri.  8.yüzyıl ile 11.yüzyıl arasında tarihlenen manastır, ayrıca Kapadokya'nın en büyük manastırıymış.

Tee zamanında Selime Köyü'nde pazar kuruluyormuş. Pazara gelen kervanların develeri güvenlik için katedralin orta kesimine çıkartılırmış. Bu kısmın üzerine ibadet etmek ve dinlenmek isteyenler için kayalar oyularak iki katlı katedral ve manastır, katedralin üzerine de savunma amaçlı surları olan kale inşa edilmiş. En önemlisi de ilk yüksek sesli ayinin bu katedralde yapılmasıymış.

Dik tüflü kayaçlardan çıkmak zor olsa da manastırın içerilerine girdikçe şaşkın ve hayretler içinde buluyor insan kendini. 


Manastıra ilk çıkanlardan olunca, ilk inenlerden de oluruz. Ee ne yapılır, sokaklar hızlıca dolaşılır efendim. Sağ olsun, sevgili eşim çekmiş fotoğrafımı.☺️

Ihlara Vadisi 

Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesinde yer alan, 18 km. uzunluğuyla dünyanın sayılı kanyonlarından biri olan vadi, tektonik yükselmeler ve Hasandağı volkanının püskürtmesinin ardından çöküntüye uğrayan alan üzerinde ilerleyen Melendiz Çayı'nın binlerce yıllık aşındırması sonucunda oluşmuş. Kayalara oyulmuş freskli kiliseler birer hazine olarak korunmuş. 

Ağaçaltı Kilisesi 

Ihlara Vadisi'ne ilk girişten yaklaşık 400 basamaklı merdivenin bittiği noktada bulunan kiliseye, ana giriş toprak altında kaldığı için ikinci kattan giriş yapılıyor. Kasnaklı bir kubbeye sahip kilisede ki freskli resimler 9.-11. yüzyıla ait olduğu anlaşılmış. Fotoğrafta gördüğünüz kubbede ki gibi duvarlara da işlenen kabartma ve freskli resimlere hayran kalmamak mümkün değil.

Ihlara Vadisi'ne can veren Melendiz Çayı 

Melendiz Dağı'ndan doğup taa 60 km. boyunca Ihlara Vadisi'den ve Aksaray Şehir Merkezi'nden geçip Tuz Gölü'ne dökülüyormuş. 

Vadide yürüdüğümüz yaklaşık 4 km. sonunda, çay kenarına kurulmuş harika bir kafeye geldik. Ayakları ısınanlar hemen çayın soğuk sularına daldı. ☺️

Narlıkuyu Kreter Gölü 

Aksaray, Nevşehir ve Niğde'nin kesişme noktasında yer alan göl, 80 metre derinliğe sahipmiş. Muhteşem bir görüntü. Sini gibi...

Kaymaklı Yeraltı Şehri 

Nevşehir-Kapadokya bölgesinde bulunan yeraltı şehri, büyülendiğim yerlerin başında geliyor desem, azdır. Bambaşka, hayret verici bir dünya...8 katlı şehrin izin verilen 4 katını gezdik. Dar ve esrarengiz koridorlarıyla mimari ve işçilik harikası bu şehir, 5000 kişinin yaşamasına olanak vermiş. Gezmeye başlarken kırmızı, çıkarken mavi okları takip ediyoruz. 

Kaymaklı Yeraltı Şehri'nde Baca

Fotoğrafı çekerken dibe çekileceğimi sandım bir an. Dipsiz kuyu misali, işçiliğin ne kadar muazzam olduğu gözler önüne seriliyor. 

Vee aramızda ki en küçük gezginimiz...Tee eskiden burada yaşayanlar gördüğünüz taşın ufak çukurluklarında buğdayı un haline getirirmiş. Yaşam için gerekli ne varsa elde etmişler. Kışın sıcak, yazın da serin oluyormuş yeraltı şehri. Hadi biz okları takip ettik de, yaşayanlar yönünü ve odasını nasıl buluyormuş, hiç anlamadım. Labirent gibiydi koridorlar.

Sabah erkenden kalkıp kaldığımız otelin bahçesinden balonları izledik. Bindiniz mi diye soracak olursanız, hayır binmedik efendim. Siz binmek isterseniz önceden randevu alıp mevsimine ve konforuna göre 140 Euro'dan 240 Euro'ya değişen fiyatlarla 1 saatlik balon turu  yapabilirsiniz 

Güvercinlik Vadisi

Adını gerçekten de güvercinlerden alan vadi, etkileyici manzarası ve tarihiyle, Uçhisar ve Göreme arasında konumlanıyor. Kayadan oyma yuvalara gelen güvercinlerin bıraktığı gübreler; tarımda, kilise duvarlarını renklendiren çizimlerin ve desenlerin renklerini korumada, fresklerin sağlam kalmasını sağlayabilmek için kullanılırmış. Yanlış hatırlamıyorsam bu gübreler günümüzde ihraç ediliyormuş. 

Uçhisar Kalesi

Kapadokya'nın en yüksek yerleşimi olan noktada yer alıyor. Mistik manzara eşliğinde kısa bir mola verip kafelerinde çay-kahve içtik. Görüntüsünden doyamadığımız bu büyüleyici yeri sanırım hiç unutmayacağım.  

Temenni Tepesi

Kısa bir dik çıkışla geldiğimiz 80 metre yüksekliğinde ki bu tepeden şehrin panoramasını izleyebilirsiniz. 

Temenni Tepesi'ne varınca sizi kafeler ve bir kütüphane karşılıyor. Ee kitap söz konusu olunca kim tutar beni. Duvar yazısını okuyunca bir an alasım geldi kitaplardan. Okur, geri götürürdüm değil mi yaa...Şaka bir yana kitaplar konusunda biraz hayal kırıklığı oluştu bende. Burası tarihi mekan ya, eski kitaplar var sanıyordum. Bildiğimiz son çıkan eserler vardı. Neyse, kitap kitaptır, yeter ki olsun.

Üç Güzeller Peribacaları

Unesco Dünya Mirasları arasında yer alan Kapadokya'da en çok fotoğrafı çekilen yerlerin başında geliyormuş Üç Güzeller. 

Avanos Dervent Vadisi ( Hayal Vadisi )

Tee bundan 50 milyon yıl önce Kapadokya bir iç denizmiş. Çevresindeki yanardağ patlamalarının yaydığı ısıyla deniz kurumuş. Yerini soğumuş lavların şekillendirdiği yumuşak kayalarla dolu derin vadilere bırakmış. Epey zamandan sonra esen sert rüzgarlar ve akan seller, bu lavları değişik şekillerde peribacalarına dönüştürmüş. 

Nevşehir-Avanos ilçesinde Kızılırmak üzerindeki sallanan asma köprü...

Avanos'u gezerken çıktı karşıma. Keşke tüm mahalle girişleri böyle olsa...Ne güzel olurdu. 

Avanos'ta bir restoran...Görüntüsüyle çok da davetkar...Önünde ki menü tabelasında fiyatlar yoktu. Bu konuda bir yorum yapamıyorum.

Paşabağ-Keşişler Vadisi'nde çektiğim bir görüntü...İnanır mısınız bilemem ama gezdiğimiz hiç bir yerde çöp görmedim. İşte, belediyenin koyduğu çöp bidonu hem küçük hem de seyrek konmuş. Ne yapsın turistler, getirip bırakmış. 

Avanos'ta çanak-çömlek atölyesindeyiz. Bekliyoruz sürpriz ne olacak diye. 

Anadolu'da ilk yapılan çömlekler tee Neolitik Dönem'e yani M.Ö. 7000 yıllara dayandığını biliyor muydunuz...Avanos'ta çömlek yapımı ise Hititler'e dayandığı sanılsa da yapılan kazılarda çok daha eski zamanlara uzandığı anlaşılmış. El sanatlarının en güzel örneklerinden çömlekçilik, kavimden kabileye, babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiş. Kızılırmak'ın suladığı Avanos'un tüflü, killi toprağı yüzyıllardır birer sanat eserine dönüşmüş.

Geldiğimiz atölyenin sahibi Evren Bey, hem çömlekçiliği anlattı hem de şakalarıyla bizi gülmekten kırdı geçirdi. Bir çok arkadaşımız indirimli hediyelik alışveriş yaptıktan sonra oradan ayrıldık.

Aşk Vadisi

Yakınına gidene kadar arabada ki yazıyı " Gıcık Hasan " diye okuduğum Aşk Vadisi'nin uzunluğu 4900 metreymiş. Araçların buraya gelmesi zor olduğundan çoğu tur şirketlerinin es geçtiği vadiye yolunuz düşerse mutlaka uğrayın derim.

İnsanı başka bir dünyaya götüren Aşk Vadisi'nde zamanımız olsaydı kesinlikle inip yürüyelim derdim. 

Göreme Açık Hava Müzesi 

Her kaya bloğun oyularak ibadet, yaşam ve öğreti alanlarına dönüştürülen Göreme Açık Hava Müzesi, 1985 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi'ne girmiş. Gelirseniz buraya, onlarca kilise, manastır ve şapel bulunan bu vadide, yaşamın izlerini ve kutsallığın sanatla harmanlandığını göreceğinizden eminim.

Hacı Bektaş Veli Türbesi ve Müzesi 

Nevşehir'de bulunan türbe ve müze, hem etkisini günümüzde sürdüren Bektaşiliğin dünyaya yayılmaya başladığı merkez olması açısından hem de tarihsel yapı olarak görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Bektaşiler'in günlük yaşamında kullandıkları eşyalarını, hat örneklerini ve el yazmalarını görebileceğiniz külliye, 1964 yılında müzeye dönüştürülmüş. Türbe, Unesco Dünya Mirasları Listesi'ne de aday gösterilmiş.

Kapadokya bölgesi, ülkemizin en büyük ve önemli değerlerimizdendir. Görmediyseniz, fırsat bulduğunuzda mutlaka gidin, görün. 

Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere, doğa ve sevgiyle kalın. ☺️