Efendim; Batı Karadeniz ve Marmara Bölgesi'nin, kokusu, dokusu ve bitki örtüsü bakımından zengin, en ilginç, en mistik, en havadar doğasını barındıran Dokurcun Yaylası-Sülüklü Göl parkurundan bahsetmek istiyorum.
Sakarya ve Bolu ile çevre illerden rahatlıkla ulaşabileceğiniz Sülüklü Göl ve yaylalar, son yıllarda doğa tutkunlarının gözdesi olmuştur. Yok, ben sizin gibi yürümem, yaylalara çıksam yeter bana diyenlerdenseniz, her yıl temmuz ayının ilk pazar günü yöresel yemek ve sanatçıların olduğu, halk oyunlarının renk kattığı yerel festivallere de katılabilirsiniz.
Sakarya'dan gidecekseniz Akyazı üzerinden yaklaşık 70 km. sonra Dokurcun Mahallesi'nden güney istikametine sapıp stabil yolu takip ediyorsunuz ve ilk geleceğiniz yer, Dokurcun Yaylası olacaktır.
|
Dokurcun Yaylası-Akyazı-Sakarya
1370 metre rakımlı Dokurcun Yaylası'nda yer alan şirin yayla evlerinin yakınında aracımızdan inip kısa bir hazırlığın ardından başladık parkurumuza.
|
|
Davlumbaz Yaylası-Akyazı-Sakarya
Dokurcun Yaylası'nı geçtik, Davlumbaz Yaylası'na adımımızı attığımız sonsuzluk hissi veren ilk tepeye, Zirve deniliyormuş. Telefonumu cebimden çıkarıp 1-2 fotoğraf çekeyim dedim, baktım bizim ekiptekiler uçuyor. Amanın, geride kalmayı hiç istemem. :)
|
|
Davlumbaz Yaylası-Akyazı-Sakarya ( Sülüklü Göl )
Geldik Sülüklü Göl'ün büyüleyici güzelliği kuş bakışı olarak en iyi görülen 1465 metre rakımlı tepeye. Bence tüm övgüleri hakediyor bu görüntü. Sanki birisi gelmiş, toprağı kazmış, çukuru oluşturmuş, suyu doldurmuş, bitkiler çevresini sarmış. Ellerine sağlık eyy doğa ana! :)
Tee karşıdaki tepeler, Derindere Kaşı'ymış. İsmini kim koymuş, bilmiyorum, hakikatten de kaşa benziyor. Göle inmek için o tepeleri geçmek gerekiyormuş. Bitkinin olmadığı, taşlı çorak yamaç var ya, işte tepeden aşağı oradan inilecek. Önce ürkütücü göründü gözüme, ilk kez de bu parkura geliyorum, bakalım ne sürpriz çıkaracak karşıma, meraktayım. :) |
|
Davlumbaz Yaylası-Akyazı-Sakarya
Gezimizin en yüksek tepesi, burası...1580 metreye kadar çıktığımız bu tepede ağaç yok. Efendim; biz koştur-koştur yürümeyiz gezilerimizde. Böyle birkaç dakika kıpırdamadan sessiz kalarak doğanın sesini de dinleyerek tadına vara-vara yürürüz. :) |
|
Tavşansuyu-Mudurnu-Bolu
Akyazı-Sakarya sınırından Mudurnu-Bolu'ya geçiş yaptığımız vadiye bakan bu tepecikte uzun molamız oldu. Bana sorsalar, öğle yemeği için restoran mı burası mı diye. Burası derim. Ohh miss gibi, bol oksijen var, çay-kahve de içilen en güzel yer, daha ne olsun. :) |
|
Sülüklü Göl Tabiat Park-Tavşansuyu-Mudurnu-Bolu
Yaklaşık 800 metre kadar olan o dik taşlı yamaç inilmiştir efendim. Hani fotoğrafı diyenler olabilir. Amanın, ne fotoğrafı, başımı kaldıramadım ki. Sürekli başım önde, gözlerim bastığım oynak taşlarda ve kayan toprakta. Kayıp düşmemek için pür dikkat kesilmişim, fotoğraf çekmek aklıma gelmedi. Yamacın bazı kısımları öyle dikti ki zik zak çizerek indim. Günün macerası ahanda buymuş. İniş çok çok zordu. :)
Sonunda ormana girebildik. Parkurumuz, kâh hafif kâh dik inişle göle kadar, dökülen yaprakların hışırtı seslerinin hüküm sürdüğü orman içinde devam etti. |
|
Sülüklü Göl Tabiat Park-Tavşansuyu-Mudurnu-Bolu
Yaprak ve ağaç tarlaların arasında küçük göller de çıkıyor karşımıza. Sanki çölde bir vaha...Enfes bir görüntü. :) |
|
Sülüklü Göl Tabiat Parkı-Tavşansuyu-Mudurnu-Bolu
Sülüklü Göl'e giden parkur, devasa karaçam ağaçların olduğu orman içinde devam etti. Sonbaharı böyleyse ilkbaharı düşünemiyorum bile. Oksijenin kalitesi, tahmin ettiğimden de çok iyiydi. |
|
Sülüklü Göl-Tavşansuyu-Mudurnu-Bolu
Hedefimiz olan göl, 5,5 saatin sonunda çıktı karşımıza. Hava nasıl soğuk, anlatamam. Yaylalardayken 10, 12 derece olan sıcaklık, çukurda kalmasına rağmen göl çevresi 3 dereceye kadar düşmüştü.
Yaklaşık 300 yıl kadar önce meydana gelen tektonik hareketlerle oluşan toprak kayması ve çökme sonucunda, çukura dolan Hongurdak Deresi'nin suyuyla oluşmuş Sülüklü Göl. Etrafı gürgen, kayın, meşe, çınar, kestane ve çam ağaçlarıyla çevrili 1055 rakımlı gölün alanı yaklaşık 60 hektar ve en derin yeri de 35 metreymiş.
809 hektar alana sahip tabiat parkında, yabani hayvan ve ülkemizin çoğu yerinde türü yok olan endemik bitkiler de bulunuyormuş.
Öncesinde gölün adı, Sarıgölcük'müş. Sülüklerden dolayı 1990'lı yıllarda adını Sülüklü Göl koymuşlar. Yüzyıllarca sülüklere birşey olmamış, günümüze kadar yaşamışlar, insan denilen mahlukat göle balık getirip bıraksın, sonra da sülüklerin soyu tükensin. Böyle bilinçsiz kişiler yüzünden sülük kalmamış efendim. |
|
Sülüklü Göl-Tavşansuyu-Mudurnu-Bolu
Şu ana dek kaç göle gittim hatırlamıyorum, ilk kez böyle doğa üstü bir görünümle karşılaşıyorum. Bu gördüğünüz ağaç gövdeleri su içinde çürümeden gölle aynı yaştaymış. Öyle birkaç ağaç gövdesi de değil, tamı tamamına 183 adet varmış. Yazın göl seviyesi düştüğünde gövdeler iyice ortaya çıkarmış. Doğada ender rastlanan bir olay olduğundan ve göl çevresi doğal yetişmiş bitkileri barındırdığından 1987 yılında " Yaban Hayatı Koruma Alanı " statüsüne alınmış.
Göl ve çevresi, bir zarar görmemesine ya da doğallığından kayıp vermemesine rağmen her ne olmuşsa, sahip olduğu statü 2011'de Orman Bakanlığı tarafından kaldırılıp tabiat parkına çevriliyor. Parkın girişine kapı konuluyor ve Tavşansuyu Köyü Muhtarlığı bu kapıyı işletiyor.
Göle gelmeye karar verirseniz ya bizim gibi yaylaları geçip o dik yamaçtan inmeyi göze alacaksınız ya da aracınızla Sakarya-Akyazı ve Bolu-Mudurnu karayolu üzerindeki Tavşansuyu Köyü'nden Sülüklü Göl'e sapıyorsunuz ve 9 km. sonra varıyorsunuz. Göle gelen başka seçenek olmadığı gibi bu yolun devamı yok, yani son buluyor parkta. Göle yaklaştıkça yolun son 5-6 km.si bir hayli bozuk. Aracınız alçaksa tavsiye etmem gelmenizi. Göle araçla giriş, yasak. Park girişindeki otoparka aracınızı park edip yaya olarak giriş yapabilirsiniz. 2024 yılı giriş ücretleri; otomobil için 60 lira, kamp için çadır başına günlük 150 lira...Kişilerden ücret alınmıyor.
Toprak üzerinde yani yerde ateş yakmak kesinlikle yasak. Ateş yakmak için kimlik karşılığında girişte size kova benzeri kutu veriliyor. Külleri yere dökmek de yasak. Götürüp belirlenen alana bırakmak zorundasınız. Göl çevresinde tesis yok ama çeşme, su, tuvalet var. Yalnız tuvaletlerini kullanmadığım için ne durumdadır, bilmiyorum.
Telefonlar çekmiyor, haliyle internet de yok. Kamp için gelirseniz bence yakınlarınıza haber verin nereye geldiğinizi. Öyle istediğiniz yere de çadırınızı kuramıyorsunuz. Belirlenen alanda kamp yapabilirsiniz. Kesin olanı ise yiyecek ve içeceğinizi kendinizle getiriyorsunuz. Zira parkta satın alacak market yok.
Dibi balçık olduğundan gölde yüzmek yasak. Balık tutmak da yasak. Çöp atmak hele, hepten yasak. Sonradan öğrendiğime göre denetçiler sık sık kontrol ediyormuş. Hem parkur boyunca hem de gölde bir tane çöpe rastlamadım. Amanın nazar değmesin. :)
Bizi alması için geciken aracımızı bekleyeceğimize göl çevresinde biraz yürüyüş yaptık. Hafta sonu olduğundan kampçılar bir hayli fazlaydı. Bölgeye tam bir sessizlik hakimdi. Bir yanda pırıl-pırıl, tertemiz göl, bir yanda alabildiğine el değmemiş ormanın huzuru...:)
Yok, ben öyle kamp malzemesiymiş yüklenip taşıyamam ama yine de doğayla başbaşa kalmak için gelmek istiyorum derseniz park girişinin hemen sağ tarafında konforlu, çam ağaçlarıyla kaplı alana büyük çadırlarıyla kurulmuş, küçük bir tesis olan Ala Glamping'i tercih edebilirsiniz. En son fiyatına baktığımda günlük 6.000 liradan başlıyormuş. En iyisi kampın internet adresinden aratıp doluluk oranını, size uyup uymadığını, şartları, güncel fiyatlarını öğrenebilirsiniz.
Efendim; uzun yazdım, farkındayım, en son diyeceklerim var yine de. :) 15 km. yürüdüğümüz Dokurcun Yaylası - Sülüklü Göl orta zorlu parkuru herkese tavsiye etmiyorum. Özellikle kalp, tansiyon, performans, kilo sorununuz varsa ve doğa yürüyüşüne ilk kez katılacaksanız, gitmeden önce bir kez daha iyice düşünün derim.
Doğa ve sevgiyle kalın. :) |