nazlitoac.blogspot.com

9 Kasım 2021 Salı

Çorum Kültür Gezisi

Boğazköy Müzesi 

Çorum ismi Osmanlı döneminde şehirde yaşayan Rumlar'dan dolayı " Çoğu Rum " un kısaltılmışı olarak günümüze kadar gelmiş. 

Anadolu'da ilk başkent olma özelliği bulunan Hattuşa, 1986 yılından beri Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi'nde...

Burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren Unesco'nun Dünya Belleği Listesi'nde yer alıyor. 

Hattuşa, 1834 yılında Fransız Mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiş. 

Hattuşa ( Bin Tanrılı Şehir ), M.Ö. 17. yüzyıl ile 13. yüzyıl arasında yaklaşık 400 yıl Hitit İmparatorluğu'na başkentlik yapmış. 

Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını vermişler. 

Bu tarih yolculuğumu okur musunuz bilemem ama mümkün olduğunca kısa tutmaya çalıştım. Aslında buraları anlatmaya sayfalar yetmez. Neyse; son olarak eklemek istediğim, buraları bence herkes görmeli, özellikle öğrencilerin tarih bilgileri pekişmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. 

Üstteki fotoğraf, Boğazköy Müzesi'nden... Boğazkale ilçesinin hemen girişinde yer alan müze, Hattuşa Antik Kenti'ne yürüme mesafesinde bulunuyor. 

Girişte, yangında hasar görüp restore edilen Sfenksli Kapı'daki iki sfenks karşılıyor sizi. 

12 Eylül 1966 yılında açılan müzede, Hattuşa kazılarında açığı çıkarılan eserlerin büyük bölümü burada sergileniyor.

Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Koloniler Çağı, Frig, Galat ve Roma dönemlerine ait eserler görülmeye değer. 

Fazla büyük olmayan müze bahçesinde Hitit dönemine ait sfenks, kitabeler, Roma ve Doğu Roma dönemine ait ise mil ve mezar taşlarını da görebilirsiniz.

Hattuşa Aşağı Şehir 

Evler, depo alanları ve avluların olduğu sivil yaşam alanlarının ortasında Hattuşa'nın en büyük dini yapısı Büyük Tapınak bulunuyor.

Büyük Tapınak olduğu alandaki devasa yeşil kayanın varlığı ise gizemini hala koruyormuş. Kimileri, tapınağın içinde olduğu için dini bir işlevi varmış, kimilerine göre de uzaydan gelmiş. Bulunduğu yere nasıl geldiği, niçin kullanıldığı bilinmiyormuş.

Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş  Antlaşması metin tabletleri de Boğazköy'de bulunmuş.

Aşağı Şehir Yaşam Alanı...

Burada bir kapı varmış. Kapının taşa sürtme sonucu oluşan izler hala ilk günkü gibi kalmış. Birileri bu eşikten girip çıkmış. Hayal etmek bile heyecan verici...

Aslanlı Kapı 

Hitit taş işçiliğinin en güzel örneklerinden Aslanlı Kapı, kentin 1 km.ye yayılan eğimli bir arazisini çevreleyen sur üzerindeki beş kapıdan biriymiş. İmparatorluğun en görkemli döneminde inşa edilmiş. Tehdit edici bir görünüm sağlasın diye de aslanların ağzı açık betimlenmiş.

Potern - Tünel 

Hattuşa şehrinde içinden geçilebilen tek tünel, Sfenksli Kapı'nın ve Yer Kapı'nın  altında yer alıyor. 71 metre uzunluğunda ve 3 metre yükseklikte, iri taşlardan harçsız olarak bindirme tekniğiyle yapılmış. 3.600 yıla rağmen hala ayakta kalabilmiş.

Tünelden çıktığınızda şehrin meşe ve çam ormanıyla kaplı dış kısma ulaşırsınız. O dönemde tünel çıkışı bir kapı ile örtülüymüş.

Poternleri, savaş sırasında kent kapılarının açılmadığı durumlarda, kent halkının su gereksinimini karşılaması amacıyla, su kaynaklarının yanına inşa etmişler.

Yer Kapı 

Tünelden çıkınca sola dönüp yürüyün. Taş merdivenden çıktığınızda primidal tepe bitiminde Sfenksli Kapı çıkar karşınıza. Ve şehrin iç bölümüne ulaşırsınız. 

Şehrin en güneyinde ve en yüksek noktasında bulunan Yer Kapı'da, diğer kapılardaki gibi iki yanında kuleler bulunmuyor. 

Buraya gelirseniz bu dik taş basamaklara oturup ormanla kaplı vadiyi seyre dalmanızı tavsiye ediyorum. 

Sfenksli Kapı 

Taş basamaklı dik merdivenden çıktığınızda Sfenksli Kapı'ya  gelirsiniz. Aslan vücutlu, insan başlı olarak betimlenmiş kapı, adını bu betimden almış. Dikkatli bakınca göz yuvaları boş değil de, insana gülümseyerek bakıyormuş gibi geldi bana. 

Kral Kapı

Yukarı şehirde bulunan kapıda kılıç ve balta taşıyan kabartmayla savaş tanrısı betimi yapılmış. Hitit mimari ve heykel sanatının en mükkemmel hali görünüyor bence. 

Yazılıkaya A Odası ( Büyük Galeri )

Hattuşa'nın en büyük ve en etkileyici kutsal mekanı Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı, en merakla görmeyi istediğim yerlerin başında geliyordu. 

Yeşillikler arasında yaklaşık 50 metrelik merdivenden ilerleyip sola saptığınızda  kireçtaşı kayalara işlenmiş A odasıyla karşılaşırsınız. 

Yükseklikleri 10-12 metreye ulaşan üstleri açık kaya bloklarının arasında sanki geçit töreniymiş gibi her biri aynı yöne bakan tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratık kabartma figürlerinin düzenli işleyişleri, tarihin en etkileyici görsellerinden biri...

Yazılıkaya B Odası ( Küçük Galeri )

A odasından çıkıp ikinci yarıktan içeriye doğru yönelince sadece gökyüzünün göründüğü büyük kaya blokların arasından B odasına varılıyor. 

Bu oda, M.Ö. 13.  yüzyıl sonlarında Kral ll. Şuppiluliuma tarafından ölen babası Kral lV Tudhaliye anısına yaptırılmış. 

19. yüzyıl ortalarında kazılarak ortaya çıkana dek uzun yıllar toprakla doluymuş. Bundan dolayı kaya kabartmaları çok iyi korunmuş. 

Hayranlıkla izlediğim 12 tanrı figüründe gömlek, kemer, etek, ucu yukarıya dönük  ayakkabılar, başlıklarında boynuz ve omuzlarda kılıçla, en tarifsiz güzel kabartmalardı.

Alacahöyük Kent Kalıntıları 

Alaca ilçesi sınırları içinde yer alan Alacahöyük, 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından " İmat Höyüğü " adıyla bilim alemine tanıtılmış. 

Zengin geçmişe sahip Alacahöyük kazısı, Türkiye'nin ilk ulusal kazılarındanmış. 

Helenistik dönem uygarlıklarından Geç Kalkolitik döneme kadar 4 farklı zaman diliminde 4 farklı kültüre ev sahipliği yapmış. 

Evler, caddeler, su kanalları, mezarlar ve tapınaklar gibi yapıların kalıntıları yanı sıra andezit blokların üzerine inşa edilmiş binlerce yıllık sfenksler birer anıt niteliğinde...

Fotoğrafta görünen Sfenksli Kapı, ören yeri ve müzesi arasında bulunan dekovil hattının yanında bulunuyor. Bu hat, Ulu Önder Atatürk'ün parasını vererek kurdurduğu hatmış. 

Kadın başlı aslan ayaklı sfenksler, inanışa göre kötülüklerin içeriye girmesini engellemek içinmiş.

Vagon

Büyük önderimiz Atatürk'ün emriyle Alacahöyük kazıları için 1936 yılında Nafia Vekaleti'nce ( Bayındırlık Bakanlığı ) 30 adet vagon, hibe edilen ilk kazı araçlarındanmış. O dönemde son derece zayıf olan bütçeyi düşünürsek, Atatürk'ün vagonları hibe etmesi, kültüre verdiği önemi gösteriyor. 

Taş Bloklar 

15-20 tona yakın taş blokların muazzam dizilişi insanı hayrete düşürüyor. Nasıl kaldırıp yerleştirmişler, çok daha ağır blokları nasıl birbirine uyum sağlamışlar, hala aklım almıyor. Hititler'in mimari ve mühendislik alanı, birer sanatsal anıta dönüşmüş.

Eski Tunç Çağı Kral Mezarları 

Bugüne kadar 13 tanesi belirlenmiş olan mezarlar, taşlarla çevrelenmiş. Mezarların yanında, soylu adına kurban edilen hayvanların kelleleri, geyik ve boğa heykelleri, takılar, madenden yapılma savaş aletleri bulunmuş.

Mezar içindeki eserler replika olup, orjinal eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergileniyormuş.

Alacahöyük Müzesi

1940 yılında açılan ilk yerel müzenin ardından, 1982 yılında ören yeri içerisindeki binasına taşınmış.

İki katlı müzede, kazıda çıkarılan eserler, kazı başkanlarının adlarının verildiği salonlarda sergileniyor.

Duvarlarındaki bilgilendirici panolarda Atatürk'ün tarihe ve Alacahöyük kazılarına ne kadar önem verdiğinin bilgisi de var.

Müzeye giderseniz öyle üstünkörü bakılarak geçilecek bir yer değil. Ahşap tarım aletleri, halılar, kilimler ve dokuma tezgahıyla yöreye ait eşyalar, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig ve Osmanlı dönemlerine ait görülmeye değer eserlerin olduğu salonları gezmeniz en az 1,5 saatinizi alabilir.

Ayakkabıcılar Arastası ( Eskiciler Sokağı )

Çorum Saat Kulesi'nin yaklaşık 100 metre kadar ilerisinde olan sokak, Türkiye'nin en dar arastasıymış. Kimine göre de dünyada eşi-benzeri yokmuş. 2 kişinin yan-yana geçmesi zor olan sokak, 30 metre uzunluğundaymış. Zeminin taşlarla döşeli olması mistik hava katmış. 

37 küçük dükkanın yer aldığı arastada, dükkanların bir çoğu iş yapamamaktan dolayı kapanmış. 2,5-3 metrekareyi bulmayan dükkanların tavanları oldukça alçak. Arastada gördüğüm kadarıyla eskileri tamir eden ayakkabıcılar, terziler ve kitapçılar bulunuyor. O taraflara giderseniz mutlaka uğrayın derim. 

Çorum Saat Kulesi 

Beşiktaş Muhafızı Çorumlu Yedi-Sekiz Hasan Paşa tarafından 1894 yılında yaptırılmış. Sarı kesme kum taşından yapılma ve kurşun kubbeyle örtülü kulenin olduğu meydan, şehrin eski merkezini oluşturuyor. Hanlar, hamamlar, camiler, eski evler kulenin etrafına dizilmiş.  

Kulenin dört bir tarafındaki saat kadranıyla kendine hayran bırakacak kadar harika mimarisi görülmeye değer. 

Çorum'a giderseniz şehrin hemen her yanında altın sarısı renginde, odun ateşinde kavrulan leblebiyi almadan dönmeyin. 

Bu gezimizde bize eşlik eden Yudosk ailesine çok teşekkürler...
Bir sonraki gezimde görüşmek üzere...😊



2 yorum:

  1. Yazınızla ve resimlerinizle birlikte biz de bu güzel yerleri görmüş olduk, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, ne demek...Değerli katkınıza asıl ben teşekkür ediyorum. :)

      Sil