İstanbul'da Kaderine Terkedilmiş Tarihi Semt Küçük Pazar
Ahh İstanbul, sen nelere kadirsin...Tarihi yarımadanın her bir köşesi sürprizlerle dolusun. Bir gün değil, iki gün değil, her gittiğim gün sürprizlerini çıkarıyorsun karşıma.
Efendim; rotamız olan Vefa'dan Eminönü'ne doğru yürüdüğümüz o gün, hiç düşünmeden yolumuzu değiştirip bir anda Küçük Pazar Caddesi'nde bulduk kendimizi.
1950'li yılların ortasına kadar İstanbul Üniversitesi'nde görevli bilim insanlarının yaşadığı semt, içler acısı durumuna dönüşmüş. 90'lı yıllar sonrası Süleymaniye çevresini göçmenler mesken tutunca İstanbullu yerel ahali semti terk etmiş.
İlk zamanlar İstanbul'un taşı toprağı altın diyerek doğu illerimizden gelenlerin yerleştiği semtte, sonraki yıllarda Afgan'ı, Suriyeli'si, Pakistanlı'sı yaşar olmuş.
İstanbul, tarihi boyunca birçok medeniyetin gıptayla baktığı kent olmuştur. Tarihi dokusuyla, gerdanlık misali boğazıyla, görkemli eşsiz mimari yapılarıyla yazarlarından ressamlarına esin kaynağı olmuş bir kenttir İstanbul.
Mega kentin kalbi tarihi yarımadanın nezih semti, umarım en kısa zamanda itibarlı zamanlarına döner.
|
Mektebi Sokak-Küçük Pazar
Caddeden sokağı gördüğümde o şaşırmış halimi sanırım hiç unutmayacağım. Tarihi yarımadanın en güzide semti, sanki savaştan çıkmış gibi. Yaşamın belirtileri olmasına rağmen sessizliğin hüküm sürdüğü sokakta nereye kadar gidebiliriz diyerek başladık yokuş yukarı yürümeye. |
|
Küçük Pazar
Osmanlı Dönemi'nin tipik mimari özelliğini yansıtan cumbalı ahşap evleri, öyle yorgun ki...Eski şaşaalı günlerine dönmesi hiç zor olmasa gerek. Keşke aslına uygun restore edilse.
|
|
Mektebi Sokak-Küçük Pazar
Çok çok yazık... Korku filmlerini aratmayan evlere baktıkça inanın yüreğim sızladı. Burası, bizim kültürel mirasımız. Mirasa neden sahip çıkamıyoruz.? Bazı evler de yanmış. Niçin yanmış, neden önlem alınmamış, birileri mi yakmış? Kafamda cevabını alamadığım bir sürü soru... |
|
Mektebi Sokak-Küçük Pazar
Üst katın penceresinden evin sakini hanımefendi bir şeyler silkeliyordu. İzin istedim fotoğrafını çekmek için, istemedi. Birisi fotoğrafını çekip Facebook mu ne ( kendi deyimiyle ) orada paylaşmış, hem üzülmüş hem de kızmış başkaları görüp söyleyince. |
|
Mektebi Sokak-Küçük Pazar |
|
Küçük Pazar
Sokakta ilerledikçe yanında üç yaşlarında kız çocuğuyla otuzlu yaşlarında sakinlerden bir hanımefendi ( ismi bende kalsın ) ile sohbet etme imkanım oldu burada. Geçim derdinden taşı toprağı altın diyerek önce kocası gelmiş buraya. Sonra da kocası hastalanınca, dört çocuğuyla birlikte Diyarbakır'dan gelmiş İstanbul'a kendisi. " Kocam beyin ameliyatı oldu, çok zor zamanlardı. İşsiz kaldı. " dedi. Yardımlarla ayakta kalmışlar. Peki, özlemiyor musun memleketini diye sordum, " Özlemez miyim, tabii özlüyorum. Geçim yok ki orda, mecbur buradayız " deyince sustum, kalakaldım. " Evlerin bazıları harabe, pek kalan yok onlarda, diğerlerinde genellikle aileler kalıyor. Hepsi bizim gibi, ne yaparsın be abla, ekmek kapısı nerde, biz de orda. " dedi. Üzülmekten başka elimden hiç bir şey gelmiyor. Keşke kimse evinden, yurdundan ayrı düşmese. Kendisi çok sıcakkanlıydı. Dursam, sohbete devam edecekti. Teşekkür edip yolumuza devam ettik. |
|
Mektebi Sokak-Küçük Pazar |
|
Küçük Pazar'dan Haliç Manzarası
Buradan daha yukarı çıkamadık. Neden diye sorarsanız, çekindim. 10-15 metre ötede 6-7 genç gözlerini dikmiş bize bakarak anlamadığım bir dille imalı konuşup gülüşmeleri olunca inanın çekindim yanlarından geçmeye. Aileler olsa sokakta, devam ederdim yürümeye. Onlar ve bizden başka kimse yoktu ki. Göz ucuyla eşime baktım, hiç sesini çıkarmadan yanımda duruyor. Canım yaa, devam edelim desem gelecek benimle. O gençler de sanırım ya Afganlı ya da Pakistanlı'ydılar. Kimisinde takke ve şalvar vardı. Bunca yıldır canım ülkemde tek başıma da olsa hiç bilmediğim ara sokaklara da girdim, caddelerde de dolaştım. Ama ilk kez kendi ülkemde, burada endişeye kapıldım. Yoruldum, geri dönelim, başka zaman yine geliriz dedim eşime ve geri döndük. |
|
Küçük Pazar Caddesi |
|
Küçük Pazar Caddesi
Süleymaniye ve Vefa'nın hemen alt kısmında yer alıyor cadde. Sağlı-sollu hurdacılar, büfeler, kafeler, butikler, manifaturacılar, lokantalar ve dükkanların sıralandığı cadde boyunca yapıların üst katları da otellere çevrilmiş. Fatih Sultan Mehmet'in emriyle 15. yüzyılda inşa ettirilen Kantarcılar Camii de caddede yürüyenlere selam verir gibi...
" Süleymaniye Camii ve Çevresi Dünya Miras Alanı " olduğunu hepimiz biliyoruz. Mimar Sinan, kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii'nin çevresinin bu halde olduğunu bilse, kemikleri sızlamaz mı... |
Umarım en yakın zamanda bu alanlar restore edilir. Böyle görmek beni çok üzdü.
YanıtlaSilUmarım yıkılmadan aslına uygun bir an önce restore edilir. Tarihi semte yakışmayacak bu görüntüler yürekleri sızlatıyor. Değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum.
SilO kadar üzülüyorum ki böyle görünce ülkemin korunması gereken tarihi yerlerini.
YanıtlaSilBen de çok üzülüyorum. Tesadüfen görmesem hiç bilmeyecektim. Tarihi yarımadaya yakışmayan bu görüntülere neden çareler bulunmaz, hâlâ da anlamış değilim.
SilDeğerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum.
Eski yapılar benim de ilgimi çeker, burayı bilmiyordum, teşekkürler:)
YanıtlaSilRica ederim, ben de teşekkür ediyorum. Umarım orayı görme fırsatınız olur. :)
Sil