nazlitoac.blogspot.com

5 Ocak 2023 Perşembe

Bişkek-Kırgızistan

 Göğe Uzanan Dağlar Ülkesi Kırgızistan-Bişkek

Atalarımızın topraklarından Kırgızistan'daki son durağımız başkent Bişkek...

1800'lü yıllarda bölgeyi ele geçiren Ruslar, kenti geliştirip ismini Pişpek olarak adlandırmışlar. Sonrasında 1926 yılında yeni kurulan Kırgız Sovyet Cumhuriyeti'nin başkenti olmuş kent. Hemen aynı yıl kentin adı, Bişkek doğumlu Rus devrimlerinde önemli rolleri olmuş olan Mikhail Frunze'nin anısına Frunze olarak değiştirilmiş. 

1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Kırgızistan aynı yıl bağımsızlığını kazanınca Bişkek olarak kentin ismini çevirmişler. 

Bu kısa tarih bilgisinden sonra gelelim kentte ufak bir tur atmaya.

Efendim; öncelikle belirtmek isterim ki, gezi programımıza göre Bişkek'te bir gece kalıp sabaha karşı Türkiye'ye öyle dönmekti. Tabii uçak biletlerimizi tee 7 ay öncesinden almışız. Madem gelmişiz buraya bir gün daha kalıp Bişkek'i gezelim dedik bir kaç arkadaşımızla. Şanslıyız ki uçakta boş koltuk varmış, biz de bir sonra ki güne değiştirdik dönüş biletimizi. O bir günü de doyasıya değerlendirdik. 

Haa unutmadan ekleyeyim, Frunze Caddesi'ndeki Grand Hotel'de fazladan kaldığımız bir gece oda-kahvaltı 2 kişi için 50 dolar ( 11 temmuz 2019'da dolar 5,67 Türk Lirası'ydı ) ödedik. Gitmeye karar verirseniz oteli kesinlikle tavsiye ederim. 

Buyurun, Bişkek'i tanımaya...☺️

Bişkek-Kırgızistan

İster köyde olsun ister kasabada, Kırgız halkı çiçeklere çok düşkün. Her evin avlusu meyve ağacı ve çiçeklerle bezenmiş. Hatta sokağa taşan meyve dolu dalları görünce gelen-geçen niye koparmamış diye de sordum hani kendime.☺️ 

Oş Pazarı-Bişkek

Kırgızistan'a gelmeden önce kısa bir araştırma yaparken öğrendiğim, programda olmamasına rağmen ünlü Oş Pazarı'na gitme isteğimi kırmayan rehberimiz İsmail Kılınç hocama çok teşekkür ediyorum. 
Pazarda, sebze-meyveden giyim eşyasına, bakliyattan şekerlemelere ne ararsanız var. Pazara gittiğinizde, dillerini bilmiyorum, nasıl anlaşacağım diye sorarsanız endişe etmeyin. Mutlaka Türkçe bilen çıkacaktır karşınıza. Okullarında Türkoloji Bölümü varmış da. ☺️

Oş Pazarı-Bişkek 

Şekli bizim domatese benzemese de inanın çok lezzetliydiler. Ne de olsa organik. 

Oş Pazarı-Bişkek 

Dünyanın en eski ve en büyük doğal ceviz ormanının Kırgızistan'da olduğunu biliyor muydunuz? Ben de oraya gittiğimde öğrenmiştim. Arslanbop Ceviz Ormanı, deniz seviyesinden 1500-1800 metre yükseklikte yer alıyormuş.  

Kuruyemişleri bizim alışık olduklarımıza hiç benzemiyor. Tadına vardığınızda eminim alıp getirmek isteyeceksiniz.

Oş Pazarı-Bişkek 

Yüksek rakımların çiçeklerinden gelen lezzeti ballar...

Hangi eve ya da boz-üylere misafir olduysak tüm öğünlerde sofranın baştacı ballar, masalardan hiç eksik olmadı. Kırgızistan'a gitmeye karar verirseniz bence valizinizde boşluk olsun. Zira dönerken valizinizi doğal ürünlerle doldurmak isteyebilirsiniz. 

Oş Pazarı-Bişkek 

At sırtında yüzyıllardır göçebe hayatı yaşayan Kırgızlar'ın en önemli ve saklanabilen gıdaların başında geliyormuş Kurut. Biberli, baharatlı, tereyağlı ve sade çeşitleri olan kurut, yağsız yoğurdun tuzlanarak güneşte kurutulmasından elde edilen bir çeşit peynirmiş. Ben bir kilo kadar sadesinden alıp eve getirdim. Pişmiş makarnanın üzerine rendelenmiş kurut bir yakıştı ki, tadı enfes oldu. ☺️ 

Oş Pazarı-Bişkek 

Giyim ve hediyelik eşya da satın alabilirsiniz. Özellikle keçeden yapılma kışlık giyimi tavsiye ediyorum. Bildiğim kadarıyla karlı zirve yürüyüşü için gelen dağcılar buradan alışveriş yapıyormuş. Ürün satın almaya karar verdiğinizde mutlaka pazarlık yapın. 

Chuy Caddesi-Bişkek

Bişkek kentinde ki caddelerden bir kare...Araba yolu ile yaya yolunu ayıran yeşil alanı hemen-hemen tüm cadde ve sokaklarında görünce buraya hayranlığım bir kat daha arttı.

Geniş yaya yolları, cadde ve sokakları, yeşil alanları, ferah, sessiz, sakin, müzeleriyle ve Sovyet döneminden kalma binalarıyla 800 metre rakımlı Bişkek görülmeye değer bence. 

Tek bir yerden merkezi sistemle ısıtılan kente vardığımızda 37 dereceyle temmuz ayı olmasına rağmen nem oldukça düşüktü. Sokak aralarında ve köşe başlarında bulunan küçük büfelerden rahatlıkla içme suları temin edebilirsiniz. 

Manas Heykeli-Bişkek

Ala-Too Meydanı'ndan 15-20 dakikalık yürüme mesafesindeki Filarmoni Binası'nın önünde yer alan, çiçekli parka bakan Ulusal Kahraman Manas Heykeli ile yanındaki yerel giysili kadın ve kalpaklı yaşlı erkek heykelleri görülmeye değer...

Ayrıca Güzel Sanatlar Müzesi, Devlet Opera-Bale Tiyatrosu ile çiçek ve fıskiyeyle donatılmış parkları da yürüyerek ziyaret edebilirsiniz. 

Parlamento Binası-Bişkek

Dış yüzeyinden dolayı Beyaz Saray da denilen Chuy Caddesi'ndeki bina, neo-klasik tarzda yapılmış. Sovyetler Dönemi'nden kalan ve halen kullanılan devlet binası, Ala-Too Meydanı'nda yer alıyor. 

Ala-Too Meydanı-Bişkek

Bişkek'in ana meydanı ve merkezi, 1984 yılında inşa edilmiş. Şehrin kalbi kabul ediliyormuş. Kültürel ve sosyal etkinliklerin, devlet törenlerin düzenlendiği meydan, hem yerel halkın hem de turistlerin buluşma yeriymiş. Bronzdan yapılma Manas Heykeli'nin arkasında yer alan Ulusal Tarih Müzesi'nde Kırgız halkının tarihi ve kültürü hakkında bilgi içeren belgeler sergileniyormuş.

Halkın ayaklanmasıyla başlayıp iki cumhurbaşkanının ülkeyi terketmesiyle sonuçlanan kanlı devrimler ( Çiçek Devrimler-2005, 2010 ) bu alanda gerçekleşmiş.

Bişkek

Bişkek sokak ve caddelerini gezerken görkemli yapılar arasında hâlâ ayakta kalmaya çalışan Sovyet döneminden kalma binaları da görebilirsiniz. 

Kashka Suu Köyü-Bişkek

Ala-Archa Ulusal Milli Parkı'nın hemen girişinde yer alan köy kenarında gördüğüm doğaseverlerin çadırlarından anladığım kadarıyla epey tercih edilen bir bölge.

Ala-Archa Ulusal Milli Parkı-Kırgızistan 

Ala, Türkçe'deki gibi karışık renkler, Archa ise ardıç ağacının karşılığı demekmiş.

Kendimizi programsız attığımız bu doğa harikası milli park, Bişkek'in güneyinde, 40 km. uzaklıkta yer alıyor. 

2170 rakımlı parka geldiğiniz zaman sağ tarafta küçük bir otel ve restoran, sol tarafta ise boz-üylerin olduğu oturma grupları karşılar sizi.

Ala-Archa Ulusal Milli Parkı

Niyetimiz parkın aşağı kısımlarını biraz gezip geri dönmekti. Hadi biraz daha diye-diye ahanda başladık dağın yokuşunu çıkmaya.😄

Rehberimiz İsmail Bey ve sevgili eşim Tekin, nehir yatağına nasıl ineriz diye araştırma yaparlarken ben de fotoğraflarını çekiverdim.☺️

Ala-Archa Nehri

Yaklaşık 200 km2 alanı kapsayan park, 1976 yılında hem Ala-Archa Nehri'ni ve çevresini korumak hem de gelecek neslin ve toplumun iyiliği için kurulmuş. Tanrı Dağları'nın bir bölümü ile Kırgız Ala Dağları arasında derin vadi boyunca 15 km.'ye uzanıyormuş. 
Tanrı Dağları'ndan akan Ala-Archa Nehri, bir kaç koldan birleşip Bişkek'in içinden geçiyormuş.

Ala-Archa Ulusal Milli Parkı 

Dizleri geçen bitki ve kır çiçeklerin bezediği kıvrıla-kıvrıla çıkılan patika o kadar güzeldi ki, dayanamayıp daha da yukarılara çıktık. Parkurun yaklaşık 1 km.si oldukça dikti. Kimi arkadaşlarımızın malzemesi eksik olunca geri dönmek zorunda kaldılar. Ben, eşim ve iki arkadaşımız çıktık buralara kadar. 

Tee karşı dağın yamacında görülen 2665 rakımlı şelalelere ulaşmak için 4 km., Sovyet döneminden kalma 3300 rakımlı Ratsek Dağ Evi'ne ise 6,4 km. gitmek gerekiyormuş.  

Bişkek'ten geliyorsanız buraya, 1 gün içinde 2000 metre ani yükselişle serseme dönüp, oksijen değişimine bünyeniz uyum sağlamayabilir. Bu konuda dikkatli olmanızda fayda var. Haa bir de yanınızda bol su olsun. ☺️

Öyle güzel parkurdu ki, aklım şelalelerde kaldı. Keşke tüm günümüzü orada geçirseydik demişimdir hep. Neyse, sağlık olsun.

550 metre irtafayla 2720 rakıma çıkarak yaklaşık 6 km. kadar yürüdük. 

Cengiz Aytmatov Müze Evi-Bişkek 

Efsane yazarın müze evi, Bişkek'ten 8 km. uzaklıktaki Dzerjinskiy Bulvarı'nda yer alıyor. 

Bulvarda ilerleyip eve yaklaştığımızda, iki kütük konmuş bariyer başında bekleyen iki asker tarafından ( yanlışlık yok, evet sadece iki asker ☺️ )  durdurulduk. Meğer müze evin bitişiğinde cumhurbaşkanlığı konutu bulunuyormuş. İki askerin görevi o konutu korumakmış. Müze için geldiğimizi belirttikten sonra içeri alındık.

Cengiz Aytmatov Müze Evi-Bişkek 

Giriş kapısındaki sepette olan galoşları ayaklara geçirip başladık müze evi gezmeye.

 Girişin hemen sağ tarafında bulunan harika filmin afişi karşıladı bizi. Filmi kaç kere izlediğimi hatırlamıyorum ama Cahit Berkay'ın o muhteşem müzikleri hâlâ kulağımdadır.

Cengiz Aytmatov Müze Evi-Bişkek 

Aytmatov, önce evini devlete teslim etmiş. Daha sonra devlet konutunun bu kısmını satın almış. 1986'da ölümüne dek 22 yıl yaşadığı bu evi, eşi ve oğlu müze haline çevirmiş.

Evde hangi odaya girerseniz girin, duvardan duvara kitaplık çıkıyor karşınıza. Müzede ayrıca aldığı ödüller ve madalyalar, hediyeler, yağlı boya tablolar, fotoğraflar, şahsi eşyaları görebilirsiniz. 

Cengiz Aytmatov Müze Evi-Bişkek 

Aytmatov'un çalışma odası...Eşyalarını nasıl bıraktıysa aynı şekilde yerlerinde duruyormuş. Eğer ki kitaplarını okuyup gelmişseniz buraya, ki okuyup öyle gelin, yazarın ruhunu eminim benim gibi siz de hissedersiniz.

Dünya edebiyatının efsanesi Cengiz Aytmatov'un Müze Evi, Kırgızistan gezimizin son durağıydı. Ülkemize döndüğümü öğrenen kimilerinin ilk sorusu at eti yedin mi oldu. Yemedim efendim. Kırgızlar sanıldığı gibi hep at eti yemiyorlar. Neyse, Kırgızistan yeme-içme albümünü ayrı paylaşmayı düşündüm. 4. albümde görüşmek üzere, doğa ve sevgiyle kalın. ☺️






18 yorum:

  1. Merhabalar.
    Bişkek-Kırgızistan gezinizi fotoğraflarıyla birlikte o kadar güzel anlatmışsınız ki, ben de sizinle birlikte o yirmibir gezi noktalarında gezideydim. Caddelerinin genişliği ve yaya yolu ile caddeyi ayıran o yeşil alan uygulamasını çok beğendim. Organik ve doğal sebze meyve üretimi de gerçekten takdir edilecek bir durum. Domateslerin rengini ve şeklini görünce, son derece hilesiz hurdasız doğal ve organik bir yetiştirme sonucu ortaya çıkan domatesler olduğu tartışmasız ortada. Bir de ceviz ormanlarına hayret ettim. Çünkü zaman zaman Türkmenistan ve Kırgızistan cevizlerinin ülkemize getirildiğini de duymuş, hatta Türkmenistan cevizine şahit olmuştum.

    Harika bir doğası var. O doğadan arıların üretitkleri balların ne kadar enfes, katkısız ve harika bir bal olduğu muhakkaktır. Bu durum, sizin bal konusundaki önerinizle de birleşince bu balın, bal değil ilaç niyetiyle tüketilmesi gereken bir dünya harikası olduğu gerçeği inkar edilemez.

    Sovyet esaretinden kurtulduklarına çok sevinmiştim. Ancak, Rusya'nın stratejik ve önemli ülkeleri tekrar hakimiyeti altına almaya çalışmasını da nefretle ve esefle kınıyorum.

    Çiçeklere çok düşkün olduklarından bahsetmişsiniz. Gerçekten çiçek gibisi yoktur. Onlar da çiçeklerin değerini çok iyi bildikleri için uygun buldukları her alanı çiçeklendirmişler, ne güzel!

    Tarım ve gıda açısından kendi kendine yeten bir ülkeye benziyor. Belki dışarıdan tarım ve hayvancılık dışında sadece sanayi ve teknoloji ürünleri ithal ediyorlardır.

    Neoklasik tarzda yapılmış parlamento binaları da çok güzel ve beyaz rengiyle ihtişamlı görünüyordu. Onlar da zaten "beyaz saray" diyorlarmış ya!

    Kırgızların milli destanı olan Manas destanını duymayanımız yoktur. Manas heykeli de çok ihtişamlı görünüyordu. Kahramanı ve anılacak sanatçısı, devlet adamı olmayan ülke yoktur.

    Dünya Edebiyatının efsanesi Cengiz Aytmatov'un evinin de müzeye çevrilmesi isabetli bir çalışma olmakla birlikte ülkeye kazandırılan bir öenmli bir müze olmuş.

    Kırgızistan-Bişkek ile ilgili gezi ve incelemelerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür eder; kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey, valla bu harika ötesi yoruma şapka çıkarıyorum. Resmen oralara gitmişsiniz, muazzam bir anlatımla özet geçmişsiniz. Yorumu okuyunca bir müddet ne diyeceğimi bilemedim. Nutkum tutuldu desem yeridir. O okuyan gözlerinize sağlık olsun Recep Bey.
      Kırgız kültürüne ve topraklarına hayran kaldım. Bu anlattıklarımın ötesinde bambaşka bir dünya orası. Bilemiyorum, belki de ben öyle bakir kalmış toprakları seviyorum. Ne zaman ki öyle yerlere gitsem dünyevi kederlerin hepsi geride kalıyor, ruhumun dinlendiğini hissediyorum.
      Umarım oralara gitmek size de kısmet olur.
      Değerli, muazzam yorumunuza can-ı gönülden çok teşekkür ediyorum. Sizin de yüreğinize sağlık olsun Recep Bey. Ben de selam ve saygılarımı gönderiyorum. Sağlıcakla kalın.

      Sil
  2. Çok güzel bir yazı olmuş. Bayağı gezilecek görülecek yer varmış. Bilgilendirmeler için teşekkürler. Manzara fotoğrafları harika görünüyor, ne güzel vakit geçirmişsiniz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygu Hanım, çok teşekkür ediyorum. Gerçekten de unutamadığım harika bir gezi oldu. Bu yolculuğumu okuyup değer kattınız. Sağ olun, var olun.
      Selam ve saygılarımı gönderiyorum.

      Sil
  3. Kurut ekstra dikkatimi çekti, çocuklukta karşılaşmıştım ilk kez. Güneydoğu Anadolu' da çok yapılır, bizim aile de köken olarak oralıdır. Babannem her gittiğinde pek çok şeyin yanında onu da getirirdi ancak şeklen aynı olsa da bizim ülkedeki peynir değildi. Bir tür yayıkta işlemden geçirilmiş, muhtemelen tuz eklenmiş, kurutulmuş böylece koruma altına alınmış yoğurt, çünkü buzdolabı falan hak getire. O kurutlar her çeşit yoğurtlu yemekte kullanılmak üzere beklerlerdi. Yoğurtlu çorbadan, ayrandan, o yöreye özgü keşkeğe kadar. Tadını yadırgardık biz, ancak insan özel oluşunu ve kıymetini büyüdükçe ve yok olunca anlıyor işte:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buzdolabının olmadığı dönemlerde insanlar kendince yiyeceğini-içeceğini bir şekilde korumayı başarmış. Korurken de lezzetler ortaya çıkmış. Bu kurut da onlardan biri. Kurut, yöreye göre değişik şekillerde yapılmış. Kırgız kurutunu görüp alana kadar ülkemizde de yaygın olduğunu bilmiyordum. Ülkeye gelir gelmez araştırdığımda özellikle Doğu Anadolu ve Güney Anadolu bölgelerimizde oldukça yaygınmış. Hele Bolu kurutu da ünlüymüş. Ülkemizde yapılanlar sizin de dediğiniz gibi yayık şeklinde oluyormuş. Babaanneniz iyi ki getiriyormuş. Eskiler nereye gitse alışık olduğu lezzeti hep ararlar.
      Size hak veriyorum. Bu özel lezzetlerin kıymeti kaybedince anlaşılıyor. Kimbilir bizim bilmediğimiz nice kültürler yok olup gitti. Yaşatanlara da selam olsun diyorum.
      Paylaşımıma yorumunuzla değer kattınız. Çok teşekkür ediyorum. Selam ve saygılar...

      Sil
  4. Sizin sayenizde sevdiğim yazarın yaşadığı yerleri gördüm kolay gelsin hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size de kolay gelsin hocam. Cengiz Aytmatov'un kitaplarında anlatılan yerlere umarım gitme fırsatınız olur. Değerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum.

      Sil
  5. Ne güzel yerlermiş:))) Pazar fotoğrafları çok hoşuma gitti, yemek yemeyi sevdiğimden olsa gerek:) Yazınızı okuyunca lisedeyken aldığım derslerden Ülkeler Coğrafyası geldi aklıma:) Çok severdim o dersi, her ülkeyi öğrenir anlatırdık:))) Siz de o kadar güzel yazmışsınız ki keyifle okudum, bilmediklerimi de öğrenmiş oldum:)))
    Cengiz Aytmatov'un Toprak Ana isimli kitabını da çok severim ve okumadıysanız tavsiye ederim:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pazarlar, o ülkenin kültürünün aynasıdır derim hep. Gezmesi de keyifli oluyor.
      Ben de okula giderken coğrafya dersine bayılırdım. Gerçi hâlâ da öyle...İnternetin olmadığı dönemde büyüdüğümüzden atlas kitabı açık olur, incelerdim şehirleri. Bakın şimdi eskileri hatırladım birden, burnum sızladı valla. Kardeşlerimle atlasta ilçe bulmaca oynardık. Abimin sorduğu, benim bulamadığım Ladik ilçesini hiç unutmam. Nasıl bulayım, atlasın tam ortasındaki telin altında kalmış ismi.☺️
      Toprak Ana kitabı Kırgızistan'a gitmeden önce okumuştum. Muazzam yazılmış eserlerden biridir. O kadar ki, konusu hâlâ canlıdır hafızamda.
      Umarım oralara gitme fırsatınız olur. Anlattıklarımın ötesinde harika bir yer orası.
      Sizin de okuyan gözlerinize, güzel gönlünüze sağlık olsun. Çok teşekkür ediyorum. :)

      Sil
  6. Yani resmen kalksak da gitsek hisleri içerisindeyim. :) Kocam zaten hemen ikna olur da bütçemi de ikna edebilirsem önümüzdeki yıllarda yolumu düşürürüm. Çünkü aklıma düştü bir kere. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum. O hissi verebilmişsem ne mutlu bana. Gerçekten de gidip görülesi doğası inanılmaz güzel ülkelerden biri. Umarım yolunuz düşer. :)

      Sil
  7. Kuruyemişlerden aldınız mı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz ondan biraz bundan aldım. Valizde yer olmadığından fazla alamadım. :)

      Sil
  8. Pazarları bizim pazarlarımıza benziyor:)

    YanıtlaSil
  9. Aytmatov'u çok severim. Çok güzel anlatmışsınız. Başka ülkelerde olup da bizde bir türlü oldurulamayan aslında "basit" şeyleri öğrenince içim burkulur. Yani yaya kaldırımından önce yeşillik, her tarafta çiçek gibi güzel detaylar çok mu zor? Keşke ülkemize de layık olduğu değer verilse... Emeğinize sağlık, keyifli yazı için teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, ne demek...Okuyup değerli yorumunuzla katkı sağladığınız için ben teşekkür ediyorum.
      Size katılıyorum. Hiç de zor değil. Bazen basit gibi olduğuna inandığımız, göründüğünden daha fazla değer katabilir. Doğal olarak ne zaman uzak diyarlarda olumlu bir durum görsek ister istemez ülkemizle karşılaştırıyoruz. Umarım bilinçli toplum yolunda ilerleme kaydedip layık olduğu değeri veririz ülkemize.
      Mutlu günler diliyorum.

      Sil