nazlitoac.blogspot.com

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Akbaba-Dereseki Köyleri Trekking-Beykoz Ormanı

 Akbaba Köyü - Dereseki Köyü Beykoz - İstanbul 

İstanbul'un tarihi yalılarla ünlü, %60'ı ormanlık alana sahip Beykoz ilçesini bilmeyen yoktur sanırım. Pekii ormanla çevrili vadilerinde kurulmuş köylerini bilir misiniz? Defalarca orman içi farklı parkurlarında, bir köyden diğer köye yürümüş olmama rağmen her seferinde kendine hayran bırakan florayla kaplı Beykoz Ormanı'nda, bu defa 19 Mayıs pazar günü ilk kez uğradığım iki köy arasındaki doğa gezimi naçizane anlatmak istiyorum. 

Akbaba Köyü-Beykoz

Ekibimizle buluşacağımız köye gelir gelmez sokaklarında kısa bir tur atayım dedim, şaştım kaldım açıkçası. Adı köy ama hiç de köy gibi görünmedi bana. Akbaba Köy Kahvehanesi'nin arka sokağındaki çocuk parkına bakan ahşaptan iki katlı evleri geçip biraz daha yukarılara gittiğimde ise bakımlı bahçe içindeki az katlı betonarme evler çıktı karşıma. 

Elbette sabah saatleri ve hafta sonu tatilinin büyük etkisi vardır, sessiz, sakin, temiz sokaklarına sahip köyün, öncelikle geçmişinden biraz bahsetmek gerekir. Fetih zamanı hem asker hem de Fatih Sultan Mehmed'in danışmanlığını yapmış olan Gazi Ak Baba Sultan, fetih sonrası öğrencileriyle bu köye yerleşiyor ve ölünce de buraya gömülüyor. Böylece köyün adı oluyor, Akbaba. Zamanla köy gelişmeye başlıyor ve Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde bahsettiğine göre de 17. yüzyılda bir çarşı, 20 dükkân ve hamam da bulunuyormuş. 

Akbaba Köy Kahvehanesi

Köyde turumu tamamlar tamamlamaz ekibimizle buluşacağımız kahvehaneye attım kendimi. Siz deyin 150, ben diyeyim 200 yıllık ağaçlar...Kahvehanenin bahçesinde çınar, kestane ve ıhlamur ağaçlarından gökyüzü zor görünüyor yahu. :)

Akbaba Köy Kahvehanesi-Beykoz 

Ulu ağaçların gölgelediği ahşaptan yapılmış piknik masalarının olduğu geniş bahçeye sahip kahvehanede kapıdan içeri girdiğimde ilk gözüme çarpan, bir soba ve çay ocağından ziyade raflara yerleştirilmiş klasiklerle dolu kitaplık olmuştu. 1955'de muhtarlık heyetinin öncülüğünde yaptırılmış olan yapı, 2021 yılında belediye tarafından aslına uygun olarak restore edilmiş. 

Beykoz Merkez'den ( 5 km. ) ve diğer köylerden gelen araçların seyir ettiği ana caddeden geçecek olursanız Akbaba otobüs durağının hemen yanında konumlanmış kahvehaneye uğramadan geçip gitmeyin derim. Çayın 7,5 lira ve kahvenin 20 lira olduğu, ki İstanbul geneline göre oldukça ucuz, kahvehanede huzurlu saatler geçirebilir, piknik yapabilir, köyde gezintiye çıkabilirsiniz. Eklemeden geçmeyeyim, çayı içtikçe içesiniz gelir. Nedir bunun kerameti diye sorarsanız köyün ormanlarından gelen kaynak sularındaki lezzetinden...😊

Akbaba Köyü-Beykoz 

Yerleşim dediğin böyle olur bence. Ne öyle betona boğulmuş kocaman apartmanların yayıldığı şehir...Kim istemez gürültülü trafik yerine anıtsal ağaçlardan gelen kuş seslerini...Hele bir de çoğu ağacın Fatih Sultan Mehmed zamanında dikildiğini düşünürsek...😊

Köyden çıkıyoruz ve ormana geçiş yapıyoruz buradan sonra. 

Beykoz Ormanı

Tee Osmanlı Devleti'nin zamanından son dönemine değin, padişah ve saray erkanı,  uygunluğundan dolayı Tokatköy, Akbaba Köyü ve Dereseki Köyü civarında av partisi düzenliyorlarmış. Tarihi kayıtlara göre de yönetici sınıfından olmayanlara avlanmak yasakmış.

Köyü terk eder etmez adımımızı attığımız toprak yol boyunca, arada yalancı düzlük olsa da yaklaşık 2,5 km.lik orta sert eğimle 400 metre irtifaya kadar çıktık. 

Beykoz Ormanı

Akbaba Köyü ve civarı; kaynak suları, kestane, ceviz, domates, Ayşekadın fasulyesi ve beyaz kirazıyla ünlüymüş. Köyde, başta gül olmak üzere çiçek yetiştiriciliği de yapılıyormuş. Öyle ki yılda 10 ton kadar reçellik gül yetişirmiş. 

Beykoz Ormanı 

Doğanın en güzel süsü, çiçeklerdir. Süslü çiçeği ziyaret eden arı varsa, bal da var demektir. Akbaba ve Dereseki köylerinin vadiye bakan yüksek kısımlarında, akılsız başımın fotoğraf çekmeyi unuttuğu kovanlardan anlaşıldığı üzere Beykoz Ormanları'nda bol bulunan ağacının çiçeklerinden elde edilen kestane balı, hem İstanbul'da ünlüymüş hem de laboratuvarda tahlil edilmeden asla dolum yapılmazmış.  

İkinci kez, çiçekten nektar toplayan arı fotoğrafı çektim. Paylaşmasam olmazdı. :)

Beykoz Ormanı 

Köyde arıcılık, çiçekçilik, kaynak suları, meyvecilik, sebzecilik dedik, başka ne kaldı ki. Hah şimdi hatırladım. Küçük baş hayvancılığı ve sütçülüğün yanı sıra ülkenin dört bir yanına gönderilen baston, kürek ve kazma sapı da yapılıyormuş. Say say bitmiyor, açıkçası daha önce ben böyle üretken köy gördüğümü anımsamıyorum. 

Beykoz Ormanı 

Ben şehirde doğdum, büyüdüm, yaş aldım. Küçücüktüm, o zamanlardaki İzmir'in yapılarıyla dolmadan önceki kırlarında,  yeşile sevdalandım. O sevda hiç azalmadı. Gel de buraya sevdalanma şimdi.  

Beykoz Ormanı 

Ara ara pembe-mor renkli çiçeklerle bürünmüş bitki kümelerinden de geçtik. Padişah ve erkanı buralara gelmiş ya, bu patikadan geçerken sanki saray bahçesine gizliden sızmışım gibi hissettim. 😊

Beykoz Ormanı 

Ne işin var benim evimde, hadi bakalım sen yoluna, ben yoluma der gibi bana bakıyor. :)
Doğanın gerçek sahibi onlar, biz insanlar değiliz ki. Kaplumbağa da epey yaşlı görünüyor. Acaba 150 yaşında var mıdır...:)

Beykoz Ormanı 

Sezonun ilk erikleri dalından koparılıp iki avuç dolusu yenmiştir efendim. 😊 Kendi kendine yetişmiş, kütür kütür ve lezzetliydi. E tabii lezzetli olacak. Dalından bunlar, dalından. 😊

Beykoz'un ormanları sürprizlerle doludur. Şayet ormanda gezecek olursanız hangi bitkinin ne zaman karşınıza çıkacağını bilemiyorsunuz. 

Beykoz Ormanı 

Orman Çileği...Halk arasında yaban çileği ve dağ çileği de denilen orman çileği,  başta folik asit ve C vitamini olmak üzere tam bir şifa deposuymuş. Doğada ilkbahar geldiğinde kendiliğinden yetişirmiş.  Beykoz Ormanı'nda önceki yürüyüşlerimde bu çileklerin epey tadına bakmıştım. Hem bildiğimiz çilekler kadar tatlı değil hem de boyut olarak küçüktür. Fakat kokusu enfestir. Bitkisi sık yapraklı ve toprağa yakın sürüngen şeklinde yetiştiğinden dolayı, saklanmayı seven meyveleri pek görünmez. Bu yüzden toplanması bir hayli zahmetlidir. Pazar alışverişi yapanlar bilir, gerçek dağ çileği diğer çileklere göre fiyatı biraz yüksektir. 

Beykoz Ormanı 

Burası, parkurumuzun en yüksek noktası...Kimimiz çimenlerde kimimiz de ağaçlık alanda, yemek ve dinlenme molası verdik burada.

Beykoz Ormanı 

Molanın ardından toprak yoldan inişe geçtik. 

Beykoz Ormanı 

Tavşan Memesi...Patika boyunca karşımıza sık çıkan bu bitkiye; Yalova mercanı, fare dikeni, at dili, tavşan kirazı, zirmek ve sert, sivri yapraklarından dolayı kasap süpürgesi de deniliyormuş. Bitki, özelliklerinden dolayı Antik Çağ'dan beridir tıp alanında yer alırmış. Her daim yeşil kalan bitkinin en yaygın ismi olan kokina, bereket ve şans getirdiği inancıyla yılbaşı süslemelerinde kullanılıyormuş. Hakkında biraz araştırayım dedim, çekirdeğinden de kahve yapılıyormuş. Etinden ayırıp çekirdeklerini 15-20 dakika haşlayıp süzdükten sonra kavruluyor ve havanda toz haline gelene kadar dövülüyor. Alın size kahve, pişirip bir güzel içiyorsunuz. Eyy doğa ana, sen nelere kadirsin, cömertliğine de maşallah! 

Dereseki Köyü-Beykoz 

Akbaba Köyü'nden çıktık, küçük tepeleri geçip U çizdik, geldik bir başka vadiye kurulmuş Dereseki Köyü'ne. Vadiye bakan evin bahçesindeki şahane güller, bu köyün de Akbaba Köyü gibi olduğunun sinyalleri ufukta görünüyor hissi veriyor. 

Başta sebzecilik olmak üzere bahçecilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan köyün sınırları içerisindeki ormanlık alanında, yedi özel koru da bulunuyormuş. 

Dereseki Köyü-Beykoz 

Köy, kesin bilgi olmamakla birlikte Rumlar tarafından 14. yüzyılda kurulduğu sanılıyormuş. Bir rivayete göre ise Kırklar Sultanı tarafından kurulmuş ve türbesi dereden yüksekte olduğundan köye Dereseki deniliyormuş. 

Akbaba Köyü gibi bu köyün de suları ( Karakulak, Deli Osman, Sırmakeş, Beyaz Pınar, Kırklar ) ve ceviz ağaçlarıyla ünlüymüş. Suları demişken, Sırmakeş suyunun hikayesini bilir misiniz...Tee 1890'lı yıllarda dönemin ünlü şairi Ahmet Mithat Efendi, köyün ormanlarından çıkan suyu satın alıyor ve çatanalarla İstanbul'un halkına sunuyor. Ve böylelikle ilk şişelenmiş su satışı başlamış oluyor. Suyun lezzeti öyle çok ünlenmiş ki Osmanlı döneminde başka ülkelere gönderilen armağanların yanına, Sırmakeş damacana suyunu da eklemişler. Günümüzde de hâlâ Dereseki Köyü'nde dolum tesisleri işlevini sürdürüyormuş. 

Akbaba Köyü-Dereseki Köyü Trekking Rotası

Efendim; son olarak birkaç kelam etmek isterim. Bu parkuru herkese tavsiye ederim fakat doğa yürüyüşüne ilk kez katılacakların bacak ve nefes performansı iyi değilse eğimi fazla olan kısımlarında zorlanma riskini göz ardı etmemelerini öneriyorum. Yok, ben tek başıma da yürümek istiyorum derseniz, kesin olan şu ki parkuru bilmeniz gerekir. Zira birbirine benzeyen patikalardan sapabilir, kaybolabilirsiniz.

Zorluk derecesi kolay-orta olarak sınıflandıracağım 10 km.lik parkuru yaklaşık 4 saatte bitirdik. İsanbul'un uzak diyarlarından gelip tek bir noktada buluşan, NatureTrek Doğa Sporları'nın değerli üyelerinden 29 kişilik grubumuza ve geziyi düzenleyen rehberimiz Sinan Bey'e sonsuz teşekkür ediyorum. 

Doğa ve sevgiyle kalın. 

( Rota bilgisi içeren fotoğraf Sinan Bey'in izniyle paylaşılmıştır. Teşekkürler...)


32 yorum:

  1. Belgesel gibi bir içerik olmuş, emeğinize sağlık Nazlı Hanım. Yeşilliğe ben de bayılırım o yüzden çok sevdim manzaraları. Esas tatil dediğin budur, yoksa koca beş yıldızlı beton binalardan çıkıp sahile in benlik bir şey değil. Ormanda yürümek isterdim, uzun zamandır fırsatım olmadı. Köyün üretken olması da çok güzel. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ormanda yürüme fırsatını, umarım en kısa zamanda gerçekleştirirsiniz sevgili Duygu Hanım. Koca binaların olduğu tatil yerlerini ben de sevemiyorum. Tabiatın doğal ortamı, yaşadığımı hep hissettirmiştir bana. :)
      Her iki köyü ismen bilirdim de, bu kadar çok üretken ve güzel olduklarını bilmiyordum. Gezi kulüpleri o parkuru sık kullandıkları halde bir türlü gitmek nasip olmamıştı. Şimdi, iyi ki gitmişim diyorum. Bu parkur, uzun süre hafızamdan silinmeyecek sanırım.:)
      Kıymetli yorumunuza çok teşekkür ediyorum. Sizin de gönlünüze sağlık olsun. 😊

      Sil
  2. Sayenizde gitmenin hiç aklımıza gelmeyeceği bir doğada soluk aldık Nazlı Hanım. Sanırım ben bir yazı okumadım, doğrudan yazının içinden geçerek doğaya ışınlandım; güzelliklerin yanı sıra parkurun zorluklarını da birebir yaşadım. Bu enfes anlatım, dolayısı ile yaşadığım gerçeklik için çok teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onur duydum Sayın Buraneros, o hissi verebilmişsem ne mutlu bana. Tabiatın sunduğu görsel, o kadar şahane ötesi ki...Beykoz Ormanı bunu fazlasıyla veriyor. İstanbul, Beykoz tarafına yolunuz düşerse ormanına gidemeseniz bile çok kısa mesafedeki köylerine uğrama şansı bulmanızı temenni ederim. Eminim, sizin muazzam ve özgün anlatımınızla çok daha değer kazanacaktır.
      Rica ederim, ne demek, asıl ben kıymetli yorumunuza çok teşekkür ediyorum. :)

      Sil
  3. Merhabalar.
    İstanbul'un Beykoz ilçesi ormanları içindeki Akbaba ve Derseki köyleri ile ilgili belgesel tadındaki o güzel paylaşımlarınızı büyük bir keyif alarak zevkle okudum. Emeğinize ve gönlünüze sağlıklar olsun.
    Mavi ve yeşil denizlerimiz hiç eksik olmasın. Bu iki denize olan hasretimiz hiç bitmeyecek. Çünkü benim sevdiğim bu iki rengin biri gerçek denizlerimizin diğeri de ormanlarımızın rengidir.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar...
      Mavi ve yeşil, benim de en sevdiğim renklerdir. Hele yeşil denize olan tutkumun ölçüsü yoktur sanırım. Bu renkler varsa, hayat da vardır. Umarım eksikliğini görmeyiz.
      Paylaşımımı büyük bir keyifle okumanıza onur duydum Recep Bey. Sizin de gönlünüze sağlık olsun. Çok teşekkür ediyorum kıymetli yorumunuza.
      Saygı ve selamlar...

      Sil
  4. beykozu severim de buraları bilmiyordum iyi bilgi oldu saol, yürüyüşe gitmeli ivit :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, ne demek sevgili deeptone...Doğa gezi yürüyüşlerine başlayınca tutkuya dönüşüyor. Bir sonraki geziyi iple çekiyor insan. Alışkanlık haline geliyor artık. :)
      Sağlık ve huzur için de gitmeliyiz yürüyüşe. :)
      Çok teşekkür ediyorum kıymetli katkınıza. :)

      Sil
  5. Ülkemizde böyle bir yer. Rüya gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üstelik İstanbul gibi kalabalık ve beton yığını akla gelen bir şehirde böyle bir yer olması oldukça şaşırtıcı...En güzeli ve tuhafı ise piknik alanlarıyla karşılaşmamış olmam. :)
      Değerli katkınıza çok teşekkür ediyorum. :)

      Sil
  6. Nefis fotoğraflar ve şahane anlatımınız için teşekkürler. Bu köylerin bozulmadan kalması gerçekten de büyük nimet. Kokina bitkisinin çekirdeğinden kahve yapıldığını da sayenizde öğrenmiş oldum. Emeğinize ve yüreğinize sağlık, sevgiler... 🥰🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, ne demek, asıl kıymetli katkınıza ben teşekkür ediyorum. Kokina bitkisinin çekirdeğinden kahve yapıldığını ben de yeni öğrendim. Halbuki o kadar çok da karşıma çıktıydı. Bilseydim, toplar denerdim. :)
      Bozulmadan günümüze gelmiş köyler, umarım bundan sonra da bozulmadan kalır. Gerçi köyler, oldu mahalle. Ben yine de köy demeye devam edeceğim sanırım. :)
      Sizin de gönlünüze sağlık olsun. Sevgiler...🥰

      Sil
  7. Ay, ay, ay, çok güzel, yemyeşil. Sırmakeş suyunu hemen hatırladım Üsküdar'dayken henüz Ankara'ya taşınmamışken gelirdi alırdık o sudan. Kaplumbağa çok tatlı:) arıyı da tam zamanında çekmişsin:) o çilek mis gibidir bizim Ankara Keçiören'de markete bir çilek geliyor artık hormon mu, GDO mu, başka şey mi, inan yiyemedim, çöpe attım geçen yıl ve tövbe bir daha almadım. Kokusu da iğrençti. Param olsa tahlile gönderirdim neyse ortaya çıksın diye uğraşmadım. Kim uğraşacak:((
    Çok güzel bir paylaşımdı yine, eline sağlık. Çok sevgiler, selamlar ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pazar tezgahlarına bakıyorum, çilekler yumurta büyüklüğünde. Çilek dediğin hiç öyle olur mu...Vermişler hormonu, kocaman olmuşlar. Eskiden ne hormon vardı, ne de GDO denilen şey...Dağ çileği bulursam alıyorum, yoksa diğerlerine hiç bakmıyorum.
      Haklısınız, uğraşmaya değmez. Tahlile gönderip sonucunu olumsuz alsanız bile kimsenin kılını kıpırdatacağını sanmıyorum. Yine satışa devam ederler.
      Arı, işiyle öyle meşguldü ki fotoğrafını birçok açıdan çekerken hiç umurunda olmadım. Ben de sevdim bu kareyi. :)
      Çok teşekkür ediyorum kıymetli yorumunuza. Sizin de harika gönlünüze sağlık olsun. Ben de sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. ❤️

      Sil
  8. Yıllar önce Abant'ta görmüştük biz de yabani çilek. Hatta bir kaç tane getirip saksıya ekmiştim. Terasta bayağı çoğalmıştı. Ama sonradan toprağından eve karınca sarınca götürüp doğaya bırakmak zorunda kalmıştık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evin içinde karınca hiç hoş olmuyor tabii. Bitkiyi doğaya bırakmakla iyi yapmışsınız. Başkası olsa çöpe atardı sanırım. Duyarlılığınız için tebrik ediyorum sizi.
      Yabani çilek bitkisini o kadar çok görmeme rağmen aklıma gelmedi getirip saksıya dikmek. Sizin terasta yerini de sevmiş ki çoğalmış. :)
      Çok teşekkür ediyorum değerli katkınıza.

      Sil
  9. Nazlı Hanım ne kadar güzel bir rota belirlemiş ve ne güzel yerlere gitmişsiniz. Beykoz taraflarına gitmeyeli o kadar uzun zaman oluyor ki...Köye bayıldım hayran oldum vallahi ne kadar verimli yerler öyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun zamandır İstanbul'da yaşamama rağmen, üstelik merkeze yakın, nasıl bu köyleri görmemişim, kendime hayret ediyorum. Ben de bayıldım sevgili Sevil Hanım. Keza köy çevresindeki rotası da başka büyüleyici tabiata sahip olması insana daha da çekici geliyor. :)
      Umarım Beykoz taraflarına bir gün uğrama zamanı bulursunuz.
      Kıymetli katkınıza çok teşekkür ediyorum. :)

      Sil
  10. Nefis fotoğraflar ve anlatımınızla; Akbaba Köyü ile Dereseki Köyü'ne uzanan bu enfes tura bayıldım. Çiçekten nektar toplayan arılı görselle, sevimli kaplumbağa ve mis gibi florasıyla ormanlık patikalar içinde...bir an benim de olasım geldi. :)) Her iki köyde çok sevimli. Bu doğa gezisine çıkmakla ne iyi etmişsiniz. Bu lokasyonu notlarıma ekledim. Doğanın içinde olmayı ben de çok severim. Uzun zamandır güncelimizdeki koşuşturmacalardan fırsat bulamıyoruz. Sizinle gezmiş kadar oldum. Emeklerinize sağlık. Sevgiler, esenlikler diliyorum. 🪻🌼

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum sevgili Esin Hanım. O hissi verebilmişsem ne mutlu bana...Doğa yürüyüşü yapmak, insanı bambaşka alemde hissettiriyor. Bir kere bu alemi keşfedince hep gidesi gelir. :)
      Birçok defa bu parkura, gezi kulüpleri programına almış olmasına rağmen bir türlü gitmek kısmet olmamıştı. Şimdi ise iyi ki gitmişim diyorum. Yoksa bu güzellikler kaçmış olacaktı. :)
      Hayatın akışında koşuşturmalar olmasa kendimizi bir nevi sıkıntılarla başbaşa buluruz. Varsın oluversin koşuşturmalar. Yeter ki sağlığımız iyi olsun.
      Umarım o taraflara yolunuz düşer. Giderseniz eminim çok daha harika olduğunu farkedeceksinizdir. Ve sizin güçlü anlatımınızla daha da değer kazanacaktır.
      Sizin de gönlünüze sağlık olsun. Ben de sevgilerimi gönderiyorum. Esenlikler...🌺❤️

      Sil
  11. Ne güzel bir yermiş burası😍 Resimlere bakarken içim açıldı😌 Çok teşekkürler paylaşım için🙂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, ne demek sevgili diaryofmeri, ben de teşekkür ediyorum size. 😊
      İnanın fotoğraflardan daha güzel orası. Köyde yaşayanlar bence çok şanslı...😊

      Sil
  12. Beykoz güzel bir yer ama köylerini bilmiyordum, ne hoş yerler keşfediyoruz sizinle, teşekkürler kıymetli bilgiler için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de teşekkür ediyorum değerli katkınıza. Rica ederim, ne demek...
      Umarım yolunuz Beykoz tarafına düşer, bu iki köyü görme fırsatınız olur. :)

      Sil
  13. Kaplumbağanın yaşını yapay zekaya sordum ve aşağıdaki gibi cevap verdi:

    Kaplumbağaların yaşını tahmin etmek, dış görünüşlerine bakarak oldukça zor bir işlemdir, ancak bazı genel işaretlere bakarak bir tahminde bulunabiliriz. Bu işaretler arasında kabuğundaki desenler, kabuk üzerinde birikmiş olan aşınma veya büyüme halkaları (skutlar) ve genel büyüklük gibi faktörler yer alır.

    Resimdeki kaplumbağa hakkında gözlem ve tahmin:

    Kabuğun Desenleri ve Aşınma: Kaplumbağanın kabuğu, belirgin desenlere ve bazı yerlerde aşınmalara sahip gibi görünüyor. Kabuk üzerindeki halkalar zamanla aşındıkça daha yaşlı bir görünüm kazanır. Bu kaplumbağanın kabuğunda bazı aşınmalar mevcut, bu da onun genç olmadığını gösteriyor.

    Kabuğun Büyüklüğü: Kabuk büyüklüğü de yaş tahmini için bir ipucu olabilir. Resimdeki kaplumbağa, nispeten büyük bir kabuğa sahip gibi görünüyor, bu da onun daha yaşlı olabileceğine işaret ediyor.

    Skutlar Üzerindeki Halkalar: Kaplumbağaların kabuklarındaki her bir halkalar, yaşları hakkında ipucu verebilir. Genellikle bir yılda bir halka oluşur. Ancak bu halkaların sayılması her zaman doğru bir yaş tahmini sağlamayabilir çünkü bazı halkalar kaybolabilir veya farklı hızlarda büyüyebilir.

    Bu gözlemler doğrultusunda, kaplumbağanın yaşını kabaca tahmin etmek gerekirse, en az 10-15 yaşında olduğunu söylemek mümkün olabilir. Ancak bu sadece bir tahmindir; kaplumbağaların gerçek yaşını tam olarak belirlemek için daha detaylı bir inceleme ve bazı özel yöntemler gerekir.

    Kaplumbağaların yaşlarını belirlemek hakkında daha fazla bilgi ve kesin sonuçlar elde etmek için bir veteriner veya kaplumbağa uzmanı ile görüşmek daha doğru olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgi için çok teşekkür ediyorum Recep Hilmi Bey. Kaplumbağanın hareketleri çok yavaş olduğundan yaşını epey epey büyütmüşüm sanırım. :)
      Kaplumbağaların yaş konusunda tek bildiğim 200 yıla kadar yaşadıklarıydı. Bunun dışında fazla bilgim yok. Yapay zekaya sormuş olmanız büyük incelik...Ve burada paylaşmanıza çok memnun oldum. Bundan sonra kaplumbağa görürsem bu bilgi bana ışık olur kanaatindeyim.
      Kıymetli bilgi için tekrar teşekkür ediyorum. Var olun.

      Sil
  14. Gezi rotası çok güzelmiş, doğa muhteşem

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tekrar tekrar gitmeyi isteyebileceğim rotamız çok harikaydı. :)
      Kıymetli katkınıza teşekkür ediyorum sevgili Yüreğimin İklimi.

      Sil
  15. Enfes bir tanıtım yazısı olmuş, tebrikler:)

    YanıtlaSil
  16. Bu arada güzel blogunuzu takibe aldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlgi ve takip için teşekkür ediyorum. Ben de sizin bloğunuzu takibe aldım. Güzel paylaşımlara...:)

      Sil